İşçi sendikaları hükümeti genel grevle tehdit etmekteydi.
- The labor unions had been threatening the government with a general strike.
Tom Mary'yi tehdit etmekle terk etti.
- Tom threatened to leave Mary.
Tom'un biraz tehdit edilmiş hissettiğini düşünüyorum.
- I think Tom felt a bit threatened.
Tehdit edilmiş hissetmek zorunda değilsin.
- You don't have to feel threatened.
The rocks threatened the ship's survival.
He threatened me with a knife.