Tanrım, burası kocaman!
- God, this place is huge!
Burası oldukça güzel.
- This place is quite nice.
Afedersiniz ,Downing sokağına burdan nasıl ulaşırım?
- Pardon me, how do I get to Downing Street from here?
Onlar bir saattir burdalar.
- They have been here for an hour.
Bana bunda yardım etmek için burada olmana memnun oldum.
- I'm glad you're here to help me with this.
Bundan sonrası çorap söküğü gibi gelir.
- It's all downhill from here.
Lütfen burayı imzalayın.
- Please sign your name here.
lütfen burayı imzalar mısınız?
- Could you sign here, please?
İşte onun yaşadığı ev.
- Here's the house where he lived.
İşte e-posta adresim.
- Here's my email address.
Sonsuza dek burada kalamam.
- I can't stay here forever.
Merhaba? Hâlâ burada mısın?
- Hello? Are you still here?
O ne zaman buraya gelse, aynı yemeği sipariş eder.
- Whenever he comes to this place, he orders the same dish.
Arabanızı buraya park edemezsiniz.
- You can't park your car here.
Arabanızı buraya park edemezsiniz.
- You cannot park your car here.
Hey, hemen buraya gelebilir misin?
- Hey, could you come up here right away?
Hey, burada ne oluyor.
- Hey, what's going on here?
... take place in the body and instead identify them by the type of tumor and have an appropriately ...
... that was in-- in violation of their international obligations. So these sanctions are in place ...