Tinere ihtiyacımız var.
- We need paint thinner.
Yeterli tinerimiz olduğunu sanmıyorum.
- I don't think we have enough paint thinner.
Tom her gün daha ince görünüyor.
- Tom looks thinner every day.
Yeni telefonum eskisinden daha ince.
- My new phone is thinner than my old phone.
Kameri ayın ikinci yarısı boyunca ay her gece incelir. Biz buna küçülme diyoruz.
- During the second half of the lunar month, the Moon grows thinner each night. We call this waning.
Biz yukarıya giderken hava incelir.
- As we go up higher, the air becomes thinner.
O, acı verecek şekilde zayıftı.
- He was painfully thin.
O, acı verecek şekilde zayıftı.
- She was painfully thin.
İki şey arasında ince farklar var.
- There are subtle differences between the two things.
Buz kaymak için çok ince.
- The ice is too thin to skate on.
İnsanların senin güçsüz olduğunu düşünmesini istiyor musun?
- Do you want people to think you're weak?
Benim güçsüz olduğumu düşünüyorsun, değil mi?
- You think I'm weak, don't you?
Birçok erkek de zayıflamak istiyor.
- Many men want to be thin, too.
Kadınlar üzerinde zayıflamak için çok baskı var.
- There is a lot of pressure on women to be thin.
Senin bu iş planı neredeyse çok iyimser görünüyor. Bütün söyleyebileceğim onun bir boş hayalden daha fazlası olduğunu ummamdır.
- This business plan of yours seems almost too optimistic. All I can say is I hope it's more than just wishful thinking.
Cidden boşanmayı düşünüyor musunuz?
- Are you seriously thinking about getting a divorce?
Tom asla hatalı olduğunu kabul etmez, çünkü onun bir zayıflık işareti olduğunu düşünür.
- Tom never admits that he's wrong, because he thinks that's a sign of weakness.
Soğuk algınlığına yakalanmış olabileceğimi düşünüyorum.
- I think I might've caught a cold.
Tom bu ilacı alırsa soğuk algınlığından kurtulabileceğini söylüyor.
- Tom thinks he can get rid of his cold if he takes this medicine.
Onların cansız olduklarını düşünüyor musun?
- Do you think they're dead?
Sanırım bizi hafife alıyorsun.
- I think you underestimate us.
Bu şeyleri hafife almamalısın.
- You shouldn't take those things for granted.
Tom aşırı derecede sıskaydı.
- Tom was painfully thin.
Tom zayıf ve sıska arasındaki farkı bilmiyor.
- Tom doesn't know the difference between thin and scrawny.
Eskiden bu gömlek sana çok yakışırdı ama sanırım kurutma makinesinde çekmiş.
- That shirt used to look really nice on you, but I think it shrank in the dryer.
Hava çok iyi, kuruması için çamaşırlarımı dışarıya asmayı düşünüyorum.
- The weather's so good I think I'll hang the laundry out to dry.
Ekmeği incecik dilimle.
- Slice the bread very thinly.
Su her şeyin anasıdır; her şey sudan gelir, ve suya döner.
- Water is the principle of all things; all comes from water, and to water all returns.
Bu bütün bir şey sudan bir mazeretti.
- This whole thing was a lame excuse.
Tom'un verimsiz olduğunu düşünüyorum.
- I think Tom is inefficient.
Tom seyrek şarkı söyler ama sanırım bu gece söyleyecek.
- Tom seldom sings, but I think he will tonight.
Tinere ihtiyacımız var.
- We need paint thinner.
Yeterli tinerimiz olduğunu sanmıyorum.
- I don't think we have enough paint thinner.
Turpentine or mineral spirits can be used as a thinner for oil based paints.
thin person.
thin covering.
thin string.
... the lighter, thinner, substance oozing from the ground along with it ...
... It's really slick. It's thinner and lighter than you'd ever imagine. ...