Başka bir şey düşünmek zorundayız.
- We have to think of something else.
Bizi bir takım olarak düşünmek istiyorum, Tom.
- I'd like to think of us as a team, Tom.
Her zaman her şeyi düşünmemi bekleyemezsin.
- You can't expect me to always think of everything!
İki kişi onu kızları olarak düşünüyor.
- Two people think of her as their daughter.
Yeni film hakkında ne düşünüyorsunuz?
- What do you think of the new movie?
Modern sanat hakkında ne düşünüyorsunuz?
- What do you think of modern art?
Neden her şey hakkında düşünmek zorundayım?
- Why do I have to think of everything?
Bir sürü kişi pandispanyayı fırınlanması zor sanmakta, ama yeterince yumurta kullanırsanız hiçbir şey sahiden ters gitmeyebilir.
- Many people think that sponge cake is difficult to bake, but if you use enough eggs, nothing can really go wrong.
Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
Ne hakkında konuştuğumu bildiğimi düşünmek istiyorum.
- I like to think I know what I'm talking about.
Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
Bugün yağmur yağacağını düşünüyorum.
- I think it'll rain today.
Kitabı konu üzerindeki bütün düşüncelerini barındırıyor.
- His book incorporates all his thinking on the subject.
Sanıyorum iyi bir düşünce değil.
- I think it's not a good idea.
Kadınlar gerçekten oldukça tehlikeliler. Bu konuda ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok yüz örtüsünün arkasındaki nedeni anlayabileceğim.
- Women really are quite dangerous. The more I think about this, the more I'm able to understand the reasoning behind face covering.
Çocukken pamuklu şekerin ve bulutların benzer olduklarını düşünürdüm.
- When I was a kid, I used to think that fairy floss and clouds were alike.
Bazı insanlar ana dili İngilizce olanların Çince öğrenmelerinin zor olduğuna inanmaktadır fakat ben aynı fikirde değilim.
- Some people think that it is difficult for a native speaker of English to learn Chinese, but I disagree.
Sana inanmak istediğimi düşünmüyor musun?
- Don't you think I want to believe you?
Üç saatten daha fazla beklemek zorunda olacağını sanmıyorum.
- I don't think you'll have to wait for more than three hours.
Daha ne kadar beklemek zorunda olacağımızı düşünüyorsun?
- How much longer do you think we'll have to wait?
Ne düşündüğünü tahmin etmek mümkün değil.
- There is no telling what he is thinking.
Sizce mantıksız davranıyor muyum?
- Do you think I'm being unreasonable?
Sizce ben güzel miyim?
- Do you think I'm beautiful?
Sence, Almanya'da iş bulmak kolay mı?
- Do you think it's easy to find a job in Germany?
Sence Tom'a söylemelimiyim?
- Do you think I should tell Tom?
Onun Bay Brown olduğunu düşünüyorum.
- I think he is Mr Brown.
Bu kitabın okumaya değer olacağını düşünüyor musun?
- Do you think this book is worth reading?
I hope you won’t think me stupid if I ask you what that means.
I think she is pretty, contrary to most people.
Idly, the detective thought what his next move should be.
I tend to think of her as rather ugly.
I'll have a think about that and let you know.
And than hym thought there com an olde man afore hym whych seyde, ‘A, Launcelot, of evill wycked fayth and poore beleve!’.
I thought for three hours about the problem and still couldn’t find the solution.
... think of anything more stupid than that for the United States Congress. But what happened? ...
... is a worm hole. Think of taking a sheet of paper and putting two dots on it. The ...