Hırsızlar kadının arabasını çalmak istedi fakat beceremediler çünkü düz vites kullanmasını bilmiyorlardı.
- The thieves tried to steal the woman's car, but they couldn't because they didn't know how to drive a manual.
Hırsızlar mücevherleri çaldılar.
- The thieves made off with the jewels.
Hırsızlar çalıntı yağmayı kendi aralarında böldü.
- The thieves divvied up the stolen loot among themselves.
Hırsızlar kadının arabasını çalmak istedi fakat beceremediler çünkü düz vites kullanmasını bilmiyorlardı.
- The thieves tried to steal the woman's car, but they couldn't because they didn't know how to drive a manual.
O çalmaktan suçludur.
- He is guilty of stealing.
Tom, Mary'yi biraz para çalmakla suçladı.
- Tom accused Mary of stealing some money.
Hırsızlık yaparken yakalandı.
- He was caught in the act of stealing.
Hırsızlık yapacağıma açlıktan ölürüm.
- I would rather starve to death than steal.
O, benim paramı çalmaz, ona güvenim var.
- He will not steal my money; I have faith in him.
Kurabiyeleri çalarken belirlendi.
- He was spotted stealing cookies.
Hırsızlar mücevherleri çaldılar.
- The thieves made off with the jewels.
Hırsızlar, kendilerini bekleyen bir arabayla kaçtılar.
- The thieves made off in a waiting car.
Sen hiç yalan söyleme hırsızlığa götürür sözünü duydun mu?
- Have you ever heard the saying: Lying leads to thieving?
Bu gerçek bir kelepir.
- This is a real steal.
Bana öyle geliyor ki kocam beni arkadaşımla aldatıyor.Ona söylemek istiyorum:Sen kedi çalıyorsun!.
- It appears that my husband is cheating on me with my friend. I want to tell her: You thieving cat!.