O, oy vermek için yeterince yaşlı değil.
- He is not old enough to vote.
Tom oy vermek için yeterince yaşlı değil.
- Tom isn't old enough to vote.
Tom, Mary'nin oy kullanmak için çok genç olduğunu söyledi.
- Tom said Mary was too young to vote.
Şu an oy kullanmak için kayıtlı mısınız?
- Are you currently registered to vote?
Bir daha asla oy kullanmamaya karar verdim.
- I've decided never to vote again.
Tom kime oy vermesi gerektiğine karar veremedi.
- Tom was unable to decide who he should vote for.
Meclis otuz üç kez oylama yaptı.
- The House voted thirty-three times.
Delegeler onu ilk oylamada seçti.
- The delegates elected him on the first vote.
Nasıl oy vereceklerine dair küçücük soru vardı.
- There was little question how they would vote.
Seçimde kime oy verdin?
- Who did you vote for in the election?
Seçim sonucunun yakın olacağı herkes tarafından biliniyordu.
- It was clear to everyone that the vote would be close.
İsviçre'deki kadınların 1970'lere kadar oy hakkına sahip olmadıklarına inanabilir misiniz?
- Can you believe that women in Switzerland didn't receive the right to vote until the 1970's?
Her eyaletin, sadece bir oy hakkı vardı.
- Each state had just one vote.
The depository may vote shares on behalf of investors who have not submitted instruction to the bank.
The Supreme Court upheld the principle of one person, one vote.
... earn my vote in 2012? I'm not that optimistic as I was in 2012. Most things I need for everyday ...
... kentucky is not the most liberal part in the country as know where I got my vote ...