O, bazen aşırıya kaçmak istiyordu.
- He sometimes wished to go to extremes.
Tom Alaska'nın aşırı soğunu sever.
- Tom likes the extreme cold of Alaska.
Onun fikirleri benim için çok aşırı.
- His ideas are too extreme for me.
Biz Tom'un önerisini çok aşırı olarak reddettik.
- We rejected Tom's suggestion as too extreme.
Mary aşırı derecede çekici.
- Mary is extremely attractive.
Tom aşırı derecede heyecanlı görünüyor.
- Tom seems extremely excited.
Fadıl açgözlülüğünü örtmek için uçlara gitti.
- Fadil went to extremes to cover up his greed.
Kasaba Japonya'nın en uç kuzeyindedir.
- The town is located in the extreme north of Japan.
Tom son derece şiddetli.
- Tom is extremely violent.
Onlar olağanüstü durumlar.
- They are the extreme cases.