the twelve cards dealt to an individual player

listen to the pronunciation of the twelve cards dealt to an individual player
Englisch - Türkisch

Definition von the twelve cards dealt to an individual player im Englisch Türkisch wörterbuch

hand
{f} uzatmak

Yapman gereken tek şey bu kitabı ona uzatmak. - All you have to do is to hand this book to him.

Raporu ona uzatmak istedim ama unuttum. - I intended to hand the paper to him, but I forgot to.

hand
{f} elle vermek, uzatmak: Please hand me that book. O kitabı bana uzatır mısınız?
hand
(isim) el, parti, yardım, pay, parmak, ustalık, yetenek, usta, kurt, ibre, akrep, yelkovan, taraf, demet, salkım, hevenk, alkış, evlilik sözü
hand
{i} taraf

Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım. - I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.

Bir taraftan ağır kayıplar verdik fakat diğer taraftan deneyimden birçok şey öğrendik. - On the one hand we suffered a heavy loss, but on the other hand we learned a great deal from the experience.

hand
{i} hevenk
hand
{i} usta

Onunla ustalıkla başa çıktın. - You handled that deftly.

Aleti ustalıkla idare etti. - He handled the tool skillfully.

hand
{i} alkış

Tom elleriyle heyecanla alkışladı. - Tom clapped his hands together excitedly.

Tom ellerini alkışladı. - Tom clapped his hands.

hand
{i} salkım
hand
{i} parmak

Bir Yunan ile tokalaştığın zaman, parmaklarını say. - When you shake hands with a Greek, count your fingers.

Öğrencilerden biri soru sormak için parmak kaldırdı. - One of the students raised his hand to ask a question.

hand
{i} parti
hand
{i} yetenek

O yetenekli bir adam ama diğer taraftan o bizim hakkımızda çok soru soruyor. - He is able man, but on the other hand he asks too much of us.

Amatör şarkıcı eller aşağı yetenek yarışmasında birincilik ödülünü almıştır. - The amateur singer won first in the talent show hands down.

hand
(Askeri) tayfadan biri
hand
(Askeri) tayfa
hand
yanında

Tom Mary'nin yanında onun elinden tutarak oturdu. - Tom sat next Mary, holding her hand.

Al. Bunu yanında taşı. İşine yarayabilir. - Here. Take this with you. It might come in handy.

hand
kontrol

El yıkama, bakterileri kontrol etmek için bir yoldur. - Hand washing is one way to control bacteria.

Tom'un sağ eli kontrol edilemez bir biçimde titremeye başladı. - Tom's right hand began to shake uncontrollably.

hand
{i} evlilik sözü
hand
karar vermek hand in yetkili bir kimseye vermek
hand
{i} ırgat, rençper; işçi
hand
yardı

Bana yardım edebilir misin? - Could you lend me a hand?

Yardım edebilir miyim? - Can I give you a hand?

hand
hand it to argo haklı olarak övmek
Englisch - Englisch
hand
the twelve cards dealt to an individual player

    Silbentrennung

    the twelve cards dealt to an in·di·vi·du·al play·er

    Türkische aussprache

    dhi twelv kärdz delt tı ın îndıvîcıwıl pleyır

    Aussprache

    /ᴛʜē ˈtwelv ˈkärdz ˈdelt tə ən ˌəndəˈvəʤəwəl ˈplāər/ /ðiː ˈtwɛlv ˈkɑːrdz ˈdɛlt tə ən ˌɪndəˈvɪʤəwəl ˈpleɪɜr/
Favoriten