the time of day; the moment in time, as indicated by a clock or similar device

listen to the pronunciation of the time of day; the moment in time, as indicated by a clock or similar device
Englisch - Türkisch

Definition von the time of day; the moment in time, as indicated by a clock or similar device im Englisch Türkisch wörterbuch

time
zamanı göre ayarlamak
time
zamanını/hızını kaydetmek
time
{i} tempo
time
(Kanun) önel
time
çarpı

Öğretmen çocukları, yaramazlık ettiklerinde ya da çarpım tablolarını ezbere okuyamadıklarında döverdi. - The teacher caned the children if they misbehaved or were unable to recite their times tables.

Tom üç kez yıldırım tarafından çarpıldı. - Tom has been struck by lightning three times.

time
dem

Şimdi iyi geceler demenin zamanıdır. - Now it's time to say good night.

O zaman Japonya'da hiç demir yolu yoktu. - There were no railroads at that time in Japan.

time
süre

Bir süredir onunla ilgili bir şey görmedim. - I haven't seen anything of him for some time.

Eğer bir süre evden uzak olursam, posta servisini bırakacağım. - If I'm away from home for a period of time, I will stop mail delivery.

time
çağ

Diaoyu adaları çok eski çağlardan beri Çin toprağı olmuştur. - The Diaoyu Islands have been Chinese territory since ancient times.

Uzun süredir ondan ilk kez bir çağrı aldım. - I had a call from her for the first time in a long time.

time
vakit

O, yarın bu vakitte Londra'da olacak. - He will be in London at this time tomorrow.

Yarın bu vakitte ailesiyle konuşuyor olacak. - He will be talking with his family at this time tomorrow.

time
{i} zaman

Ne zaman geri döneceksin? - What time will you be back?

Bir zaman makinen olduğunu hayal et. - Imagine that you had a time machine.

time
{f} saat tutmak
time
{f} zamanlama yapmak
time
{i} doğum zamanı
time
{f} süre tutmak
time
{i} zaman, vakit: It'll take a long time. Çok zaman ister. It's time for bed. Artık yatma zamanı geldi. Now's exactly the right time! Şimdi tam
time
{f} zamanlama yap
time
{i} vade
time
(isim) zaman, aralık, vakit, çağ, süre, vade, uygun zaman, doğum zamanı, tempo, kere
Englisch - Englisch
time
the time of day; the moment in time, as indicated by a clock or similar device

    Silbentrennung

    the time of day; the mo·ment in time, as in·di·ca·ted by a clock or si·mi·lar de·vice

    Aussprache

Favoriten