Böbürlenmek istemedim.
- I didn't want to brag.
Övünmek için değil ama oldukça yüksek bir IQ'ye sahibim.
- Not to brag, but I have a pretty high IQ.
Övünmek yok! Bu seni kötü gösterir!
- Don't brag! It makes you sound poorer!
Tom'un kaç para kazandığından övünerek bahsettiğini duydum.
- I heard Tom bragging about how much money he made.
Zafer kazanmış olmakla övündü.
- He bragged of having won the victory.
Tom yeni telefonuyla böbürlendi.
- Tom bragged about his new phone.
Böbürlenmek istemedim.
- I didn't want to brag.
I actually like them; the thing is, I can't stand their neighbours, that's why I don't visit them.
Aslında onları seviyorum, olay şu: Komşularından hiç hazetmiyorum, bu yüzden onları ziyaret etmiyorum.
O genellikle övünmez.
- He usually doesn't brag.
Övünmeyi sevmiyorum ama ben oldukça iyi bir klarnetçiyim.
- I don't like to brag, but I'm a pretty good clarinetist.
I'd like to come, but the thing is, I just can't afford it.
The thing is, my car is being repaired, so how can I get groceries for the weekend?.