Fıkrayı duyduğunda, kahkahaya boğuldu.
- Hearing the joke, he burst into laughter.
İzleyici kahkaha ile güldü.
- The audience roared with laughter.
Kalabalık kahkahalara boğuldu.
- The crowd erupted into laughter.
Genç adam kahkahalara boğuldu.
- The young man burst into laughter.
Onu görür görmez gülmekten kırıldım.
- As soon as I saw him, I burst into laughter.
O, partide o kadar komikti ki gerçekten gülmeme engel olamadım.
- He was so funny at the party that I simply couldn't restrain my laughter.