the small or narrow part of a thing

listen to the pronunciation of the small or narrow part of a thing
Englisch - Türkisch

Definition von the small or narrow part of a thing im Englisch Türkisch wörterbuch

small
{s} ufak

Kazanmak için ufak bir şansımız var. - We have small chance to win.

Tom, Boston'dan çok uzak olmayan ufak bir kentte doğdu. - Tom was born in a small town not too far from Boston.

small
{s} küçük

Hollanda küçük bir ülkedir. - Holland is a small country.

Yakınlardaki küçük bir kasabada yaşıyordu. - He lived in a small town nearby.

small
{s} hafif
small
{s} mütevazi
small
ufak parça
small
çok bencil
small
mütevazı
small
ufak ufak
small
küçük küçük
small
{i} dar kısım
small
{s} minik
small
{s} cömertlikten yoksun, yalnızca kendi çıkarlarını düşünen, çok bencil
small
{i} arka

Bizim küçük bir arka bahçemiz var. - We have a small backyard.

Tom otelin arkasındaki küçük restoranda yemek yemek istedi. - Tom wanted to eat at the small restaurant behind the hotel.

small
small arms tabanca gibi ufak silahlar
small
{s} küçücük
small
bir şeyin ince yeri
small
{s} ufak tefek

Ne kazandığın patronun maaşı ile karşılaştırıldığında ufak tefek şey. - What you make is small potatoes compared to the boss's salary.

small
{s} mini
small
(sıfat) küçük, mini, ufak, minik, az, ufak tefek, küçücük, ufacık, basit, sıradan, önemsiz, fakir, zayıf, hafif, mütevazi
Englisch - Englisch
{n} small
the small or narrow part of a thing

    Silbentrennung

    the small or nar·row part of a thing

    Türkische aussprache

    dhi smôl ır närō pärt ıv ı thîng

    Aussprache

    /ᴛʜē ˈsmôl ər ˈnarō ˈpärt əv ə ˈᴛʜəɴɢ/ /ðiː ˈsmɔːl ɜr ˈnæroʊ ˈpɑːrt əv ə ˈθɪŋ/
Favoriten