Halası olduğunu düşündüğü kadın bir yabancıydı.
- The woman who he thought was his aunt was a stranger.
O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.
- When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
Teyzemin üç çocuğu var.
- My aunt has three children.
Teyzem bana yeni bir etek yaptı
- My aunt made a new skirt for me.
Sami yengesiyle birlikte yaşıyordu.
- Sami lived with his aunt.
Annemin erkek kardeşinin karısı benim yengemdir.
- My mother's brother's wife is my aunt.