the senses

listen to the pronunciation of the senses
Englisch - Türkisch

Definition von the senses im Englisch Türkisch wörterbuch

wit
{i} nükte

Tom her zaman nükte yapıyor. - Tom is always making witty remarks.

Eski arkadaşının fişini çekerken, herkes ölür dedi genellikle nükteci doktor. - Everybody dies, said the usually witty doctor as he pulled the plug on his old friend.

wit
farkında olmak
wit
nüktecilik
wit
{i} ince espri

İnce espri konuşmaya lezzet verir. - Wit gives zest to conversation.

O kitabı yazan kişi hem mizah hem de ince espriye sahiptir, değil mi? - The person who wrote that book is possessed of both humour and wit, isn't he?

wit
espritüel kimse
wit
nüktedanlık
wit
{f} öğrenmek

Şirketiniz öncelikli olarak Amerika ile iş yapıyorsa, o zaman Amerikalı bir yerli ile İngilizce öğrenmek zorunda kalırsınız. - If your company primarily does business with America, then you should be studying English with a native speaker from America.

Bizimle kimin kaldığını öğrenmek istiyorum. - I want to know who's staying with us.

wit
{f} farkında ol

Biz aslında bunun farkında olmadan hiyeroglifle yazıyoruz. - We are basically writing in hieroglyphics without being aware of it.

O farkında olmadan Tom'un arka kapısında sızdım. - I just snuck in Tom's back door without him noticing.

wit
{f} yâni

Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz. - So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning.

Yani benim fikrimin nesi var? - So what's wrong with my idea?

wit
anlayış

Bazı normlarla ilgili temel bir anlayış olmadan, iletişim mümkün değildir. - Without a basic understanding of certain norms, communication is impossible.

İyi bir espri anlayışı zor dönemlerle başa çıkmana yardımcı olacaktır. - A good sense of humor will help you deal with hard times.

wit
akıl

Çılgınlık yapmadan yaşayan insan düşündüğü kadar akıllı değildir. - Who lives without folly is not so wise as he thinks.

O, onunla tartışmayacak kadar akıllıdır. - She knows better than to argue with him.

wit
zekâ

Onun zekası ve deneyimi onun sorunla baş etmesini sağladı. - His intelligence and experience enabled him to deal with the trouble.

Ortalama zekada birisi bunu anlayabilir. - A person with average intelligence would understand that.

wit
zekâ kıvraklığı
senses
duyular
senses
{i} akıl
senses
{i} zekâ
senses
{i} us
wit
{i} espritüel kimse, nüktedan kimse
wit
{i} espritüellik, nüktedanlık, nüktecilik
wit
{i} ince zekâ

Ben senin ince zekana sahip değilim. - I don't have your wit.

wit
(isim) zekâ, ince zekâ, akıl, ince espri, nükte, zeki kimse
Englisch - Englisch
wit
senses
sound mental faculties, as in: Don't call me until you have come to your senses
senses
{i} sanity, soundness of mental ability
senses
the ability to see, hear, smell, taste or touch
senses
plural of sense
senses
The means through which the body feels and perceives to include seeing, hearing, touching, smelling, and tasting
senses
the physiological methods of human perception
senses
wits
the senses

    Türkische aussprache

    dhi sensîz

    Aussprache

    /ᴛʜē ˈsensəz/ /ðiː ˈsɛnsɪz/

    Videos

    ... Biblical senses. ...
    ... that's indulging in all the senses. ...
Favoriten