Deniz suyunu içemezsin çünkü su çok tuzlu.
- You can't drink seawater because it's too salty.
Tatilde deniz kenarına giderdik.
- We used to go to the seaside on holiday.
Tekne dalgalı denizde şiddetle sallandı.
- The little boat bobbed on the rough sea.
Denizin dalgaları bana onu şiirini dinletti.
- The sea's waves have made me hear her poem.
Tüm dünya bir sahnedir, insanlar da yalnızca birer oyuncu. Sahneye girer, çıkarlar ve zamanları boyunca yedi dönemden oluşan birçok oyun sergilerler.
- All the world is a stage, and all the men and women merely players. They have their exits and their entrances, and one man in his time plays many parts, his acts being seven ages.
İyimserlik yalnızca bir bilgi eksikliğidir.
- Optimism is merely a lack of information.
Onu bulmam sadece bir şanstı.
- It was a mere chance that I found it.
Bir yılanı sadece düşünmek beni titretiyor.
- The mere thought of a snake makes me shiver.
A sea of faces stared back at the singer.
... On the floor of that sea live small, shelled creatures called nummulites. ...
... modern-day Egypt is submerged beneath an ancient sea. ...