Onların bir ideali sabahları kalkmak için bir sebepleri yok.
- They lack an ideal, a reason to get up in the morning.
Onun seni azarlaması için hiçbir sebep yoktur.
- There is no reason for her to scold you.
Gitmiyorum.çünkü,diğer nedenler arasında,param yok.
- I am not going, because, among other reasons, I don't have money.
Onu yapmaman için çok sayıda nedenler var.
- There are a good many reasons why you shouldn't do it.
Gerekçelerini anlıyorum.
- I understand your reasons.
Gerekçelerini anlamam gerekiyor.
- I need to understand your reasons.
Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
- All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
Bu akıl yürütme ile ilgili temel bir hatadır.
- This is an elementary error of reasoning.
O, benim önerimin mantıklı olduğunu kabul etti.
- She allowed that my offer was reasonable.
Önerin mantıklı görünüyor.
- Your suggestion seems reasonable.
Onu yapmaman için çok sayıda sebepler var.
- There are a good many reasons why you shouldn't do it.
Tom ve Mary'nin niçin evlenmemeleri gerektiği hakkında herhangi bir sebep düşünebiliyor musun?
- Can you think of any reason why Tom and Mary shouldn't get married?
Bu akıl yürütme ile ilgili temel bir hatadır.
- This is an elementary error of reasoning.
Bu akıl yürütme gerçekten delice.
- This reasoning is really insane.
Gençliğinin bittiğini düşünmek için iyi bir nedenin olabilir.
- You may have good reason to think that your youth is over.
Bir sarhoşu ikna etmeye çalışmak imkansızdır.
- It's impossible to reason with a drunk.
Tom başka ne için oraya giderdi?
- Why else would Tom go there?
Tom kalma sebebi bulmak için elinden geleni yaptı.
- Tom did his best to find a reason to stay.
Söylediği gerekçeyi anlamak zor.
- The reason which he gave is hard to understand.
Japonya'ya gitmek istemeyi tercih etmemin sebebi onların çalışkan ve dürüst kişilikleridir.
- The reason I prefer to go to Japan is that the people in Japan are hardworking and have honest personalities.
Açık söylemek gerekirse, bu takımın kazanamayacak olmasının sebebi onları geride tutmanızdır.
- To put it bluntly, the reason this team won't win is because you're holding them back.
İlerde bunu tartışmak için sebep olmadığını anlıyorum.
- I see no reason to discuss it further.
Altmış yaşındaki ev sahibim niye bir trambolin aldı?
- Why did my sixty-year-old landlord buy a trampoline?
Araban varken niye yürüyorsun?
- Why do you walk when you have a car?
Niçin çok daha erken söylemedin?
- Why didn't you say so earlier?
Niçin hatanı kabul etmiyorsun?
- Why don't you admit your mistake?
Neden Japonya'ya geldin?
- Why did you come to Japan?
Neden bankı kırmızıya boyadın?
- Why did you paint the bench red?
Why did he come here?
- What is the reason why he came here?
Tom still hasn't told me the reason why he's not going to do that.
- Tom still hasn't told me the reason why he isn't going to do that.
And the specific distinction between man and beast is now, strictly speaking, no longer reason (the lumen naturale of the human animal) but science….
to reason out the causes of the librations of the moon'''.
to reason down a passion.
I reasoned the matter with my friend.
proof, more or less decisive, for an opinion or a conclusion.
I was promised, on a time, To have reason for my rhyme.
... So that's part of the reason why one of the things that we're ...
... the most important ones, the ones that, you know, are the origin of all life and the reason ...