the present time or moment; the present

listen to the pronunciation of the present time or moment; the present
Englisch - Türkisch

Definition von the present time or moment; the present im Englisch Türkisch wörterbuch

now
şimdi

Şimdi havaalanındayım. - I'm at the airport now.

O şimdi iyi; ne çok ağır ne de çok hafif. - It's good now; neither too heavy nor too light.

now
şu aralar
now
şu tapta
now
şu anda

Şu anda bir bira içiyorum. - I'm drinking a beer right now.

Tom'un şu anda Boston'da olmadığını duyuyorum. - I hear that Tom isn't in Boston now.

now
hemen

Onu hemen yapabilir miyim? - May I do it right now?

O şimdi öğle yemeğinde dışarıda olacak, bu yüzden hemen aramamız bir işe yaramaz. - He'll be out at lunch now, so there's no point phoning straight away.

now
{i} şu an

Onun yardımı olmasa, şu an hayatta olmam. - If it weren't for her help, I would not be alive now.

Asama yanardağı şu an hareketsiz. - Mt. Asama is now dormant.

now
acilen
now
conj. mademki
now
halen

Şimdi bile, biz halen onun gerçek katil olduğundan şüpheleniyoruz. - Even now, we still doubt that he is the real murderer.

now
zaman zaman

Tom zaman zaman Mary'den haber alır. - Tom hears from Mary every now and then.

Zaman zaman sınıfta uyuyakalırım. - I fall asleep in the class every now and then.

now
öylenow this
now
now that bazen biri bazen öteki
now
şimdiki zaman
now
bağlaç
now
(zarf) şimdi, şu anda, halen, acilen, hemen, derhal
now
(bağlaç) mademki, dığından
now
now and then ara sıra
now
argo günümüze uygun
the present time
halihazır
Englisch - Englisch
now
the present time
{n} now
the present time or moment; the present
Favoriten