Onun bulunduğu yeri bulamadık.
- We couldn't find out her whereabouts.
Onun bulunduğu yeri bilmiyorum.
- I don't know his whereabouts.
Dan bulunduğu yer hakkında yalan söyledi.
- Dan lied about his whereabouts.
Anne ve babalar, çocuklarının bulunduğu yerleri izlemelidir.
- Parents should monitor their children's whereabouts.
Şüphelinin nerede olduğu hâlâ bilinmiyor.
- The whereabouts of the suspect is still unknown.
Cinayet gecesi nerede olduğunu açıklayabilir misin?
- Can you account for your whereabouts on the night of the murder?
Tom'un semtini bilmek istiyorum.
- I'd like to know Tom's whereabouts.