the place in which something is situated; a location

listen to the pronunciation of the place in which something is situated; a location
Englisch - Türkisch

Definition von the place in which something is situated; a location im Englisch Türkisch wörterbuch

situation
durum

Bu gibi durumlarda, bir tabanca kullanışlı gelebilir. - In situations like these, a gun might come in handy.

Bu gibi durumlarda sakin kalmak en iyisidir. - In situations like these, it's best to remain calm.

situation
{i} hal

Bu durum sadece savaşla halledilebilirdi. - The situation could only be settled by war.

O, derin bir nefes alıp hâlini anlatmaya başladı. - She breathed in deeply and started to tell about her situation.

situation
vaziyet
situation
{i} konum
situation
{i} şartlar

Şartlar dayanılmazdı. - The situation was unbearable.

O, şartları açıklayabilir. - He can explain the situation.

situation
memuriyet
situation
mevki
situation

Bu durum Tom'un işine gelir. - This situation would suit Tom.

Tom genellikle bu durumlarda işe yaramaz. - Tom is usually useless in these situations.

situation
yağday
situation
yer

Yerinde olsam, böyle zor bir durumda aynı şeyi yaparım. - If I were you, I would have done the same thing in such a difficult situation.

Sadece onu değiştirmek yerine, neden durumunu gerçekten düşünmüyorsun? - Why don't you actually consider your situation instead of just chancing it?

situation
{i} görev
situation
vazife
situation
konum/iş/durum
situation
{i} yer: The situation of the garden should not
situation
{i} durum, vaziyet: How long can this situation continue? Bu durum ne kadar devam edebilir?
Englisch - Englisch
situation

speciòsus is the most splendid, and deserves a situation in every garden.

the place in which something is situated; a location
Favoriten