the place, time, circumstance, etc

listen to the pronunciation of the place, time, circumstance, etc
Englisch - Türkisch

Definition von the place, time, circumstance, etc im Englisch Türkisch wörterbuch

scene
{i} sahne

Korkunç sahne onu ürpertti. - The terrible scene made him shudder.

O, sahneye şaşırmıştı. - He was surprised at the scene.

scene
{i} olay yeri

Olay yerini detaylı olarak tanımladı. - She described the scene in detail.

Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı. - What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.

scene
manzara

Araba kazası olay yeri korkunç bir manzaraydı. - The scene of the car accident was a horrifying sight.

Manzara kelimelerle tanımlanamıyordu. - The scenery was beyond description.

scene
{i} sahne, manzara, görünüm, görüntü: The picture depicts a
scene
hadise
scene
{i} mizansen
scene
görünüm
scene
keste
scene
rezalet

Sami, Leyla'nın düğününde bir rezalete neden oldu. - Sami caused a scene at Layla's wedding.

Herkesin önünde rezalet çıkarmayın. - Don't make a scene in public.

scene
heyecan

Bu heyecanlandırıcı bir sahne. - That's a heartwarming scene.

scene
{i} olay

Olay yerinde bulunduğuna dair ona karşı herhangi bir kanıt yoktu. - There was no evidence against him found at the scene.

Olay yerini detaylı olarak tanımladı. - She described the scene in detail.

scene
{i} dekor

Gerçekten sahne dekorunda bir değişiklik kullanabilirim. - I could really use a change in scenery!

Bir sahne dekoru değişikliğinin bizi iyi yapabileceğini düşündüm. - I figured a change of scenery might do us good.

scene
{i} sahne dekoru

Bir sahne dekoru değişikliğinin bizi iyi yapabileceğini düşündüm. - I figured a change of scenery might do us good.

Gerçekten sahne dekorunda bir değişiklik kullanabilirim. - I could really use a change in scenery!

scene
{i} faaliyet alanı
Englisch - Englisch
scene