Pek çok alanda, az yiyecek vardı ve halk açtı.
- In many areas, there was little food and the people were hungry.
Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilir.
- The president of the republic is chosen by the people.
Çinliler cana yakın bir millettir.
- The Chinese are a friendly people.
Tokyo'da her çeşit millet yaşar.
- All sorts of people live in Tokyo.
Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
- After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
Silahlar insanları öldürmez. İnsanlar insanları öldürür.
- Guns don't kill people. People kill people.
İngiliz halkı genel olarak evcil hayvanlarına son derece düşkündür.
- The British people in general are extremely fond of their pets.
Çin halkının yaşamı şimdi gittikçe iyileşmesine rağmen, gelişme için hâlâ bir neden vardır.
- Although the life of Chinese people is getting better and better now, there is still room for improvement.
Bir ankete göre, insanların beşte üçü uluslararası konulara ilgisiz.
- According to a survey, three in five people today are indifferent to foreign affairs.
Amerikalılar demokratik bir ulustur.
- The Americans are a democratic people.
Dünya aptal insanlarla dolu.
- The world is full of dumb people.
Dünyanın her yerinde çok sayıda insanlar barış istiyorlar.
- A lot of people want peace all over the world.
İnsanları işaret etmek kalabalıktır.
- It is rude to point at people.
Caddede bir kalabalık var.
- There is a crowd of people on the street.
Tom ünlü kişilerin taklitlerini yapar.
- Tom does impersonations of famous people.
Tom piyanosunu taşımak için ona yardım edecek bazı kişiler arıyordu.
- Tom was looking for some people to help him move his piano.
Belki birilerine sormalısın ve diğer insanların ne düşündüğünü anlamalısın.
- Maybe you should ask around and see what other people think.
İnsanları çikolatanın vanilya olduğuna ne kadar ikna etmeye çalışırsan çalış, o hala çikolata, kendini ve başka birilerini vanilya olduğuna ikna etmeyi becerebilsen de.
- No matter how much you try to convince people that chocolate is vanilla, it'll still be chocolate, even though you may manage to convince yourself and a few others that it's vanilla.
Yanan arabalar, ölen insanlar vardı ve kimse onlara yardımcı olamadı.
- There were cars burning, people dying, and nobody could help them.
Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.
- We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain.
Konserde çok fazla kişi vardı.
- There were too many people at the concert.
Yalnızca birkaç kişi vaktinde geldi.
- Only a few people showed up on time.
Herkes kibar insanları sever.
- Everybody likes polite people.
Tom insanların herkesin önünde yemek yememeleri gerektiğini düşünüyor.
- Tom thinks people shouldn't eat in public.
Tanıştığınız insanların ellerine dikkat edin ve onların ne kadar farklı ve ilginç olduklarını gördüğünüze şaşıracaksınız.
- Notice the hands of the people you meet and you will be surprised to see how different and how interesting they are.
İnsanlar ellerinden geleni yapmalıdır.
- People should do their best.
He would not be alone, who all things can; / But peopled Heav'n with Angels, Earth with Man.
The ox knows its owner, and the ass its master's crib; but Israel does not know, my people does not understand.
Can I have one of my people get back to your people, Mr. President? She tried to slam the phone back into the base and failed.
My people lived through the Black Plague and the Thirty Years War.
/ As thick and numberless / As the gay motes that people the Sun Beams, /.
... millions of people, have been inspired by your style. ...
... getting older, so more people are going on Social Security; ...