Birini tanıyorum da ötekini değil.
- I know one of them but not the other.
Mary öteki kızlar gibi değildir.
- Mary is not like the other girls.
Öbür düğmeye basmayı dene.
- Try pushing the other button.
Ben öbür yola bakmaktan kendimi tutamadım.
- I can't keep looking the other way.
Birini tanıyorum da ötekini değil.
- I know one of them but not the other.
Öteki takım bizi hafife aldı.
- The other team took us lightly.
Meryem öbür kızlar gibi değil.
- Mary is not like the other girls.
Ben öbür yola bakmaktan kendimi tutamadım.
- I can't keep looking the other way.
Birini ben aldım, diğer elmaları ise küçük kız kardeşime verdim.
- I took one, and gave the other apples to my little sister.
Tüm İngilizce sözcüklerin %80'i diğer dillerden gelmiştir.
- 80% of all English words come from other languages.
Akıllı insanlar başkalarının hatalarıyla kendi hatalarını düzeltirler.
- By other's faults wise men correct their own.
Başka seçeneğim yoktu.
- I had no other choice.
Bir el diğerini yıkar.
- One hand washes the other.
Onun iki kedisi var. Biri beyaz ve diğeri siyah.
- She has two cats. One is white and the other one is black.
Tom'dan başkasının bunu almayı istemesi pek olası değil.
- It's unlikely that anyone other than Tom would be interested in buying this.
Başkasının senin yerine düşünmesini bekleme!
- Don't expect others to think for you!
O, geçen gün yeni bir ev satın aldı.
- She bought a new house the other day.
O, geçen gün konuştuğumuz çocuktur.
- He is the boy of whom we spoke the other day.
Geçenlerde konuştuğumuz çocuk odur.
- He's the boy we spoke about the other day.
Geçenlerde bir kamera aldım.
- I bought a camera the other day.
Geçen gün bahsettiğim araba bu.
- This is the car I spoke of the other day.
Geçen gün kameramı kaybettim.
- I lost my camera the other day.
Tom'tan başka kimsenin onu yaptığını hiç görmedim.
- I've never seen anyone other than Tom do that.
Prenses ve İrlandalı birbirini tanıyordu ve evlilerdi ve bir yıl bir gün süren büyük bir düğün yapmışlardı.
- The Princess and the Irishman recognised each other, and were married, and had a great wedding that lasted for a year and a day.
Başkalarına iyilik etmek değerli bir harekettir; başkalarını incitmek bir günahtır.
- To do good to others is a meritorious act; to hurt others is a sin.
Bundan başka herhangi bir şey yapma.
- Don't do anything other than this.
Bundan başka boyutlarda var mı?
- Do you have this in other sizes?
Bir sonraki Noelde üç yıldır birbirimizi tanıyor olacağız.
- We'll have known each other for three years next Christmas.
Sonuçta, insanlar kendilerine bu şekilde ödeme yapılmasına öyle alışmışlar ki başka türlüsünden rahatsız oluyorlar.
- As a result, people have got so used to being paid this way that they're uncomfortable with any other.
Başka türlü yapamazdım.
- I could not have done otherwise.
Other people would do it differently.
I get paid every other week.
Other than that, I'm fine.
And if that I had nat had my prevy thoughtis to returne to youre love agayne as I do, I had sene as grete mysteryes as ever saw my sonne Sir Galahad other Percivale, other Sir Bors.
I'm afraid little Robbie does not always play well with others.
He turned around and walked the other way.
I was in San Francisco just the other day.
Be sure to clean the lint filter before you run the dryer. Otherwise, you might start a fire.
- Be sure to clear the lint trap before you run the dryer. Otherwise, you might start a fire.
Be sure to clear the lint trap before you run the dryer. Otherwise, you might start a fire.
- Be sure to clean the lint filter before you run the dryer. Otherwise, you might start a fire.
... We just talked about movies. What's the other type of content that we all really enjoy? ...
... These are other great views of that area. ...