Bizim esas sorunumuz çözümsüz kalır.
- Our main problem remains unsolved.
Japonlar esas olarak pirinçle beslenirler.
- The Japanese live mainly on rice.
Asıl sorun ne zaman başlanacağıdır.
- When to start is the main problem.
Planın asıl amacını açıkladı.
- He explained the main purpose of the plan.
Japonya'nın başlıca adaları Hokkaido, Shikoku, Honshu ve Kyushu'dur.
- The main islands of Japan are Hokkaido, Shikoku, Honshu and Kyushu.
Hinduizm Hindistan'daki başlıca dindir.
- Hinduism is the main religion in India.
Çeşitli Türk restoranlarında, şiş kebap ana yemektir.
- In various Turkish restaurants, shishkabob is the main food.
İranlılar ana yemeği yoğurt ile yerlerdi.
- Iranians used to eat main meal with yoghurt.
Başlangıç yemeğinden sonra ana yemek gelir.
- After the entrée comes the main dish.
Hinduizm Hindistan'daki başlıca dindir.
- Hinduism is the main religion in India.
Turun ortasında onlar ana gruptan ayrıldılar.
- In the middle of the tour, they became separated from the main group.
Endişelendiğim en önemli şey endişeli olmadığımdır.
- The main thing I'm worried about is that I'm not worried.
Bütün boşanmalarının temel nedeni evliliktir.
- Marriage is the main cause of all divorces.
Japonyanın temel ürünü pirinçtir.
- The main crop of Japan is rice.
Zor iş başarının ana unsurudur.
- Hard work is the main element of success.
Baş konuşmacıyı tanıtmak zorunda kalacağımı bilmiyordum.
- I didn't know I was going to have to introduce the main speaker.
Güney Yarımküre, çoğunlukla okyanuslardan oluşur.
- The Southern Hemisphere is comprised mainly of oceans.
Tashtego's long, lean, sable hair, his high cheek bones, and black rounding eyes --all this sufficiently proclaimed him an inheritor of the unvitiated blood of those proud warrior hunters, who, in quest of the great New England moose, had scoured, bow in hand, the aboriginal forests of the main.
... Street ends up having a spillover effect to all of Main ...
... But I think our main goal is to get ...