Onların hepsi kayıp çocuğu aradı.
- They all sought for the lost child.
Onların hepsi kayıp çocuğu aradı.
- They all looked for the lost child.
Onlar onu kayıp kabul ettiler.
- They gave him up for lost.
O, kayıp kız hıçkırıklar arasında adını söyledi.
- Between sobs, that lost girl said her name.
O, kaybolmuş ve rahatsız hissetti.
- He felt lost and uncomfortable.
Tom kaybolmuş gibi görünüyor.
- Tom seems to be lost.
Tom biraz dalgın görünüyor.
- Tom looks a little lost.
Birçok Roma teknolojisi ortaçağ sırasında kaybedildi.
- Many Roman technologies were lost during the Middle Ages.
Birçok eski teknoloji ortaçağda kaybedildi.
- Many ancient technologies were lost during the Middle Ages.
Sevmek ve kaybetmek hiç sevmemekten daha iyidir.
- It's better to have loved and lost than never to have loved at all.
Ne dedin? Özür dilerim, düşünceye dalmışım.
- What did you say? I'm sorry, I was lost in thought.
Tom biraz düşünceye dalmış gibi görünüyordu.
- Tom looked a little lost.
Binlerce insan Bhopal Gaz Trajedisi'nde hayatlarını kaybetti ve bugün bile yüzlerce, hatta binlerce insan hâlâ zehirli gazın kötü etkilerinden muzdariptir.
- Thousands of people lost their lives in the Bhopal Gas Tragedy, and even today hundreds of thousands of people still suffer from the ill-effects of the poisonous gas.
Kol saatimi kaybettim.
- I have lost my watch.
Tom kaybolmuş ve şaşırmış gibi görünüyor.
- Tom looks lost and confused.
Gülümseme olmayan bir gün, kaybedilmiş bir gündür.
- A day without smiling is a day lost.
Bu kabilenin atasal ayinlerinin çoğu zamanla kaybedilmiştir.
- Many of the ancestral rites of this tribe have been lost over time.
Deep beneath the ocean, the Titanic was lost to the world.
... AS IF THAT WASN'T BAD ENOUGH, HE LOST HIS LIFE'S SAVINGS. ...
... we lost ...