İngilizce bir kitap okurken bilmediğin her kelimeye sözlükten bakmak pek harika bir fikir değil.
- When you're reading an English book, it isn't a great idea to look up every word you don't know.
Sabah güneşi bakmak için çok parlak.
- The morning sun is too bright to look at.
Diğerlerini görünüşleriyle yargılamamalısın.
- You shouldn't judge others on how they look.
Tom görünüş biçimini çok önemsiyor.
- Tom cares a lot about the way he looks.
Yüzünde dalgın bir bakışı vardı.
- She has an absent look on her face.
Soruna farklı bir bakış açısından bakalım.
- Let's look at the problem from a different point of view.
Arkadaşım 18'indeymiş gibi göstermek için kimliğinde oynama yaptı.
- My friend doctored his ID to make it look like he was 18.
O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
- She wears high heels to make herself look taller.
Nereye gittiğimizi bilmek için bazen geriye bakmalıyız.
- Sometimes we need to look back to know where we are going to.
Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
- Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
Mary Tom gibi bir adam aramaktadır.
- Mary has been looking for a guy like Tom.
Tom iş aramak için Boston'a geldi.
- Tom came to Boston looking for work.
Tom beklemekten bıkmış gibi görünüyor.
- Tom looks like he's tired of waiting.
Yenisiyle karşılaştırıldığında benim arabam külüstür gözüküyor.
- My car looks shabby in comparison with his new one.
Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum.
- I really look forward to your visit in the near future.
Bir insanı görüntüsüyle yargılama.
- Don't judge a man by the way he looks.
Mike öfkeli bir görüntü takındı.
- Mike wore an indignant look.
Erkekler erkeksi görünmek isterler.
- Men like to look masculine.
Tom aptal görünmek istemiyor.
- Tom doesn't want to look foolish.
O bana baktı ve gülümsedi.
- She looked at me and smiled.
O birçok geceyi yıldızlara bakarak geçirdi.
- Many nights did he spend, looking up at the stars.
Tom'a dikkat etmek zorunda kalacaksın.
- You'll have to look out for Tom.
Tom'un çıkarlarına dikkat etmek zorundayım.
- I have an obligation to look out for Tom's interests.
O seni görmek için sabırsızlanıyor.
- He is looking forward to seeing you.
Ben kısa sürede sizi tekrar görmek için sabırsızlanıyorum.
- I'm looking forward to seeing you again soon.
Etrafıma biraz daha bakınmayı düşünüyorum.
- I think I'll look around a little more.
Hayır, teşekkürler. Sadece etrafa bakınıyorum.
- No, thank you. I'm just looking around.
If looks could kill.
It looks as if it’s going to rain soon.
Let’s have a look under the hood of the car.
Look to it yourself, father, answered Telemachus, for they say you are the wisest counsellor in the world, and that there is no other mortal man who can compare with you. .
Don’t look in the closet.
I look to each hour for my lover’s arrival.
That painting looks nice.
The hotel looks over the valleys of the HinduKush.
How come none of my babysitters ever looked like you?
- Why didn't any of my babysitters ever look like you?
Why didn't any of my babysitters ever look like you?
- How come none of my babysitters ever looked like you?
... other option, they could look to these bonuses that they're paying, rather than passing on ...
... We have lots of people excited to look at the data who do ...