the inhabitants or people of a state or a region; the populace; the public

listen to the pronunciation of the inhabitants or people of a state or a region; the populace; the public
Englisch - Türkisch

Definition von the inhabitants or people of a state or a region; the populace; the public im Englisch Türkisch wörterbuch

country
yurt

Hiç yurt dışına çıktın mı? - Have you ever been outside the country?

Kendi ülkesinde yurt dışına yolculuk etti. - He traveled abroad in his own country.

country
{i} memleket

Memleketime geri döneceğim. - I am going back to my native country.

Her şahıs memleketin kamu hizmetlerine eşitlikle girme hakkını haizdir. - Everyone has the right of equal access to public service in his country.

country
{s} taşraya özgü; kırsal; kırsal bölgede bulunan
country
{i} köy

Köylü insanlar genelde yabancılardan korkar. - Country people are often afraid of strangers.

Her yaz köye giderim. - I go to the country every summer.

country
{s} taşraya ait
country
{i} diyar
country
taşraya özgü
country
il
country
kırsal bölgede bulunan
country
vatan

Askeri sırları ülkenin düşmanlarına satmak vatan hainliğidir. - It is an act of treason to sell military secrets to your country's enemies.

Büyük sanatçıların vatanı yoktur. - Great artists have no country.

country
halk

Bu ülkenin halkı her zamanki gibi politikadan bıkıp usanmış durumdadır. - The people of this country are sick and tired of politics as usual.

Bu ülkenin hükümeti halkına zulmediyor. - The government of this country oppresses its people.

country
ulus

Ben de İslam'ın her zaman ABD'nin hikayesinin bir parçası olduğunu biliyorum. Ülkemi tanıyan ilk ulus Fas'tı. - I know, too, that Islam has always been a part of the story of the United States. The first nation to recognize my country was Morocco.

O ülke, ulusumuzun iç işlerine karıştı. - That country intervened in the internal affairs of our nation.

country
bölge

Kırsal bölge güzeldir. - The countryside is beautiful.

Azarbeycan Kafkas bölgesinde en büyük ülkedir. - Azerbaijan is the largest country in the Caucasus area.

country
kır

Her yaz kırsala giderim. - Every summer I go to the countryside.

Tom'un niçin kırsal alanda yaşamayı tercih ettiğini düşünüyorsun? - Why do you think Tom prefers living in the country?

country
temiz

Hükümet ülkemizi temiz ve yeşil hale getirmek için çaba sarf etmiştir. - The government has made efforts to make our country clean and green.

country
{i} ülke, memleket; yurt, vatan
country
(isim) ülke, memleket; taşra, köy, diyar; sayfiye; arazi, toprak
country
taze

Ben kırsalda bir hafta geçirdikten sonra tamamen tazelenmiş hissediyorum. - I feel completely refreshed after spending a week in the country.

country
(sıfat) taşraya ait, kırsal, taşra, köy
Englisch - Englisch
country
the inhabitants or people of a state or a region; the populace; the public

    Silbentrennung

    the inhabitants or peo·ple of a state or a region; the populace; the pub·lic

    Aussprache

Favoriten