Gerçek durumu bilir misin?
- Do you know the real facts?
Bu durumda belirleyici faktör neydi?
- What was the determining factor in this case?
Olay onun dürüstlüğünü kanıtlıyor.
- The fact proves his honesty.
Olay hakkındaki tüm gerçekler bilinene kadar bekleyin.
- Wait until all the facts in the case are known.
Bu gerçek unutulmamalı.
- This fact must not be forgotten.
Gerçekleri abartmayalım.
- Let's not exaggerate the facts.
O kitap, olgusal hatalarla doludur.
- That book is full of factual errors.
Bir kaynak olmadan olgusal ifadeler üretmeyin.
- Don't make factual statements without a source.
Mary bilgisayarında çalışıyor gibi davrandı ama aslında o, konuşmaya kulak misafiriydi.
- Mary pretended to be working on her computer, but in fact she was eavesdropping on the conversation.
Başka insanları ikna etmek için gerekli olan bilgileri yazın.
- Write down the facts needed to convince other people.
38 yaşında olması gerçeğine rağmen, o hâlâ ebeveynlerine bağımlı.
- In spite of the fact that he's 38, he's still dependent on his parents.
Onun zengin olduğu gerçeğine rağmen, o fakir olduğunu söylüyor.
- In spite of the fact that she's rich, she says she's poor.
Let's look at the facts of the case before deciding.
There is no doubting the fact that the Earth orbits the Sun.
The facts about space travel.
He had become an accessory after the fact.
... At breakfast, Mr. Rahm pointed out the fact that the growth ...
... they brought us whole binders full of women. I was proud of the fact that after I staffed ...