the faces are the two parts of the bastion that form the salient angle

listen to the pronunciation of the faces are the two parts of the bastion that form the salient angle
Englisch - Türkisch

Definition von the faces are the two parts of the bastion that form the salient angle im Englisch Türkisch wörterbuch

face
{f} bakmak

Onların hepsi Tom'a bakmak için döndü. - They all turned to face Tom.

Bu kızın güzel bir yüzü var. Kalbim ona bakmaktan erir. - This girl has a pretty face. My heart melts from looking at it.

face
karşısında olmak
face
{f} dönmek
face
{f} göğüs germek
face
{f} yönelmek
face
(Ticaret) karşısında durmak
face
çehre
face
{i} (saatte) mine, kadran
face
şekil

Benimle tekrar o şekilde konuşursan, yüzünü parçalayacağım. - If you talk to me that way again, I'm going to smash your face in.

İngiltere tehlikeli şekilde düşük gıda malzemeleri ile karşı karşıya idi. - Britain faced dangerously low supplies of food.

face
şeref
face
sıvamak
face
{f} karşı olmak
face
{i} ön yüz, cephe
face
{f} yüzünü dönmek
face
on taraf
face
{i} sima
face
sıvama
face
{f} (bir duruma) dayanmak, tahammül etmek
face
{i} biçim

Tom'un yüzü kötü bir biçimde çürük. - Tom's face is badly bruised.

Şapkamı giymeyi unuttum ve yüzüm kötü biçimde güneşten yandı. - I forgot to wear my hat and my face got badly sunburned.

face
{i} (Geometri) yüz
Englisch - Englisch
face
the faces are the two parts of the bastion that form the salient angle

    Silbentrennung

    the faces are the two parts of the bas·tion that form the sa·li·ent An·gle

    Türkische aussprache

    dhi feysız ır dhi tu pärts ıv dhi bäsçın dhıt fôrm dhi seyliınt änggıl

    Aussprache

    /ᴛʜē ˈfāsəz ər ᴛʜē ˈto͞o ˈpärts əv ᴛʜē ˈbasʧən ᴛʜət ˈfôrm ᴛʜē ˈsālēənt ˈaɴɢgəl/ /ðiː ˈfeɪsəz ɜr ðiː ˈtuː ˈpɑːrts əv ðiː ˈbæsʧən ðət ˈfɔːrm ðiː ˈseɪliːənt ˈæŋɡəl/
Favoriten