Teyzem büyük bir emlakı miras olarak aldı.
- My aunt inherited the huge estate.
Onlar emlâka üç yüz bin dolar değer koydu.
- They've put the value of the estate at three hundred thousand dollars.
Öylesine büyük bir malikhâneyi nasıl idare edeceğimi bilmiyorum.
- I don't know how to manage that large estate.
O, malikhanesinde yaşar.
- He lives on his country estate.
Tom'un vasiyetine göre, Mary onun tüm gayrimenkulünü miras olarak alacak.
- According to Tom's will, Mary will inherit his entire estate.
Tom oğlunun onun gayrimenkulunu miras olarak almasını diliyor.
- Tom wishes for his son to inherit his estate.
Sami, Mısır'da bir mülk bıraktı.
- Sami left an estate in Egypt.
O, mülküne varis olarak sahip oldu.
- He succeeded to his estate.
Mal varlığınının bir kısmını oğlu Robert'a bıraktı.
- He settled part of his estate on his son Robert.
Mal varlığınının bir kısmını oğlu Robert'a bıraktı.
- He left part of his estate to his son Robert.
Tom amcasının arazisini miras olarak aldı.
- Tom inherited his uncle's estate.
I am afraid that some of the nobles who are campaigning for it simply want to use the Estates to cut down the King's power and increase their own.
... he also wants to do in terms of eliminating the estate tax, along what he wants to do ...
... ELON MUSK: I could do real estate. ...