O tür tapınak bütün Orta Doğuyu, özellikle Mısır'ı etkiledi.
- That type of temple influenced all of the Middle East, mainly Egypt.
Annemin doğduğu yer ülkemizin doğusunda bulunmaktadır.
- The place where my mother was born is located in the east of our country.
Onlar doğuya doğru seyahat etti.
- They travelled eastwards.
Rüzgar doğuya doğru esiyor.
- The wind is blowing east.
Onun şehirden ayrıldığını ve doğuya taşındığını duydum.
- I heard that he left town and moved east.
Müttefikler daha sonra doğuya Belçika'ya doğru hareket etti.
- The Allies then moved east into Belgium.
Akraba kayırma doğu ülkelerinde yaygındır.
- Nepotism is widespread in Eastern countries.
Doğu ülkelerinin kültürlerinin öğrenimini yaptı.
- He has studied the cultures of Eastern Countries.
Habarovsk, Rus Uzak Doğusu'nun en büyük şehirleri arasındadır.
- Khabarovsk is among the largest cities of the Russian Far East.
Berlin duvarı Doğudaki Almanların Batıya kaçmasını engellemek için inşa edilmiştir.
- The Berlin wall was built to prevent East Germans from fleeing to the West.