Ben sadece üç bin dolar yaptım.
- I just made three grand.
Büyükbabam sabah kahvaltısını genellikle saat altıda yer.
- My grandfather usually eats breakfast at six.
Onun büyük babası yüksek rütbeli bir askerdi.
- His grandfather was a soldier of high degree.
Benim torunum çok yüksek sesle bağırır.
- My grandson cries very loud.
Büyükanne bütün aileye yiyecek almak için markete gitti.
- Grandma walked to the market to buy food for the whole family.
Büyükannem kendisinin bütün hayatını bana anlattı.
- My grandmother told me about her whole life.
Büyükanne torunlarına tatlılar vermektedir.
- The grandmother gives sweets to her grandchildren.
Kuyruklu piyanonun hiçbir pedalı yoktur.
- The grand piano has no pedal at all.
O ezgiyi kuyruklu piyanosunda çaldı.
- She played that tune on her grand piano.
Büyükannem çok iyi yemek pişirebilir.
- My grandmother can cook very well.
Büyükanne çok iyi görünüyordu.
- Grandmother looked very well.
Bazen büyük babam kendi başına bırakıldığında, kendi kendine konuşur.
- Sometimes my grandfather talks to himself when left alone.
Büyükbabam başını salladı ve gülümsedi.
- My grandfather nodded and smiled at me.
Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.
- While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.