the act or state of sustaining, grasping, or retaining

listen to the pronunciation of the act or state of sustaining, grasping, or retaining
Englisch - Türkisch

Definition von the act or state of sustaining, grasping, or retaining im Englisch Türkisch wörterbuch

holding
{i} holding
holding
{i} hisse
holding
tahvil
holding
tutarak

Tom elini tutarak Mary ile oturdu. - Tom sat with Mary, holding her hand.

O, onu nefesini tutarak izledi. - He watched it holding his breath.

holding
göz altına alma
holding
arazi parçası
holding
{i} mal

Tom küçük bir malzeme kutusu tutuyordu. - Tom was holding a small box of stuff.

holding
arazi
holding
{f} tut

Açık söylemek gerekirse, bu takımın kazanamayacak olmasının sebebi onları geride tutmanızdır. - To put it bluntly, the reason this team won't win is because you're holding them back.

Erkek kardeşim elinde bir kamera tutuyor. - My brother is holding a camera in his hand.

holding
tutan

Şemsiye tutan adam Ken'dir. - The man holding the umbrella is Ken.

Tutuklu onu tutan gardiyanlardan kaçtı. - The prisoner broke away from the guards who were holding him.

holding
(isim) tutma, toprak kiralama, arsa, hisse, mal, stok, alacak, karar
holding
{i} alacak
holding
{i} toprak kiralama
holding
{i} tutma

Sami tutmakta olduğu her şeyi düşürdü. - Sami dropped everything he was holding.

Açık söylemek gerekirse, bu takımın kazanamayacak olmasının sebebi onları geride tutmanızdır. - To put it bluntly, the reason this team won't win is because you're holding them back.

holding
{i} stok
holding
edinç
holding
holding pattern havaalanına inmeye izin beklerken uçağ
holding
{i} kira ile tutulmuş arazi
holding
{i} karar
Englisch - Englisch
holding
the act or state of sustaining, grasping, or retaining
Favoriten