the act of standing; also, attitude or pose in standing; posture

listen to the pronunciation of the act of standing; also, attitude or pose in standing; posture
Englisch - Türkisch

Definition von the act of standing; also, attitude or pose in standing; posture im Englisch Türkisch wörterbuch

station
{i} terminal

Otobüs terminaline nasıl giderim? - How do I get to the bus station?

Otobüs otobüs terminalindedir. - The bus is at the bus station.

station
{i} durak

Bir sonraki durakta trenden in. - Get off the train at the next station.

Tokyo İstasyonu üçüncü duraktır. - Tokyo Station is the third stop.

station
(Tıp) stasyon
station
(Argo) büyük çiftlik
station
duralga
station
(Askeri) garnizon
station
makam
station
mevki

Bir insan bulunduğu mevkiyle yargılanmamalıdır. - A man should not be judged by his station in life.

station
{i} karakol

O ona polis karakoluna gitmesini tavsiye etti fakat o gitmeye korktu. - She advised him to go to the police station, but he was afraid to.

O ona polis karakoluna gitmesini tavsiye etti. - She advised him to go to the police station.

station
{i} istasyon (araştırma kuruluşu): agricultural experiment
station
vaziyet
station
(Askeri) İSTASYON, TELSİZ İSTASYONU: Tam bir telsiz muhabere hizmetini yerine getirecek tali teçhizat ile birlikte müstakil bir alıcı veya verici cihaz ya da alıcı ve verici cihazlar düzeni. Telsiz istasyonu, devamlı veya geçici olarak gördüğü hizmete göre sınıflandırılır
station
{i} üs

Nereye giderseniz gidin, istasyonların yanında kaldırımlar üstünde bırakılmış çok sayıda bisiklet görürsünüz. - Wherever you go, you see a lot of bicycles left on sidewalks near stations.

station
ordu veya donanmanın özel bir görevle gönderildiği yer
station
bir kimsenin bulunduğu yer
station
{i} radyo, TV istasyon
station
(Tıp) Duruş, vaziyet, durum, hal
station
istasyon ra
station
(fiil) atamak, tayin etmek, görevlendirmek, yerleştirmek
Englisch - Englisch
station
the act of standing; also, attitude or pose in standing; posture
Favoriten