Onların ilişkisi hakkında bir şey bilmiyorum.
- I don't know anything about their relationship.
Sanırım John'un Jane ile olan ilişkilerini çok fazla okuyorsun.
- I think you're reading too much into John's relationship with Jane.
Onların ikisi arasındaki ilişkiler nasıl gidiyor?
- How are relations between the two of them going?
İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.
- The relationship between Islam and the West includes centuries of co-existence and cooperation, but also conflict and religious wars.
O benimle akraba değil.
- He is no relation to me.
O, onun uzak bir akrabasıdır.
- He is a distant relation of hers.
En büyük nimet sağlık, en büyük zenginlik kanaat, en büyük bağ da vefadır.
- Health is the greatest gift; satisfaction the greatest wealth; fidelity the greatest relation.
Tom bir ilişkiyle ilgilenmiyor.
- Tom isn't interested in a relationship.
Ciddi bir ilişki ile ilgilenmiyorum.
- I'm not interested in a serious relationship.