Bir aktörmüş gibi davranmak istiyorum.
- I wish to pretend to be an actor.
Çocuklar yetişkinler gibi davranmak isterler.
- Children want to act like grown-ups.
Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.
- The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.
Şimdiye kadar, eyleminiz tamamen sebepsiz görünmektedir.
- So far, your action seems completely groundless.
Hızlı hareket etmek zorunda kalacağız.
- We'll have to act fast.
Çabuk hareket etmek zorunda kaldım.
- I had to act quickly.
Tom deniz evinin yasa dışı eylemler için kullanıldığını bilmediğini iddia etti.
- Tom claimed that he didn't know his beach house was being used for illegal activities.
Ceza hukuku, ceza yasası olarak da bilinen, bir suç olarak sınıflandırılmış olan bir hareket için takibat gerektirir.
- Criminal law, also known as penal law, involves prosecution for an act that has been classified as a crime.
Ceza hukuku, ceza yasası olarak da bilinen, bir suç olarak sınıflandırılmış olan bir hareket için takibat gerektirir.
- Criminal law, also known as penal law, involves prosecution for an act that has been classified as a crime.
Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
- All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
Bu çok nazik bir davranıştı.
- That was a very kind act.
Davranışlarımı açıklamak benim için zor.
- It's hard for me to explain my actions.
İşe git, çocuklarını okula gönder. Modayı takip et, normal hareket et, kaldırımda yürü, televizyon izle. Yaşlılığın için para biriktir. Kanunlara uy. Benimle birlikte tekrarla: Ben özgürüm.
- Go to work, send your kids to school. Follow fashion, act normal, walk on the pavements, watch TV. Save for your old age. Obey the law. Repeat with me: I am free.
Newton'un üçüncü hareket kanununa göre her eylemin eşit ve zıt tepkisi vardır.
- According to Newton's Third Law of Motion Every action has an equal and opposite reaction.
Onlardan biri bir aktör, birini öldürme numarası yapacak.
- One of them is an actor, who is going to pretend to murder someone.
Aslında, bunu bilmem gerekir. Bir dakika bekle, hatırlamama izin ver, Kesinlikle! Radyum elementinin atom numarası 88'dir
- Actually, I should know it. Wait a minute, let me remember. Exactly! The atomic number of radium is 88.
Aslında ameliyatı kim yaptı?
- Who actually performed the surgery?
Jane öğrencilerin sahnede iyi rol yaptıklarını gördü.
- Jane saw the students acting well on the stage.
O gerçekten üzgün değil; o sadece rol yapıyor.
- He isn't really sad; he's only acting.
Aktör oyunun büyük bölümünde sahnedeydi.
- The actor was on the stage for most of the play.
Onun oyunculuğu profesyonel düzeydedir.
- Her acting is on the level of a professional.
Filmde oynamak ister misin?
- Do you want to act in a movie?
Aslında yapmak çok kolay.
- It's actually very easy to do.
Henüz bir ev yapmak için aslında karar vermedim.
- I haven't actually decided to build a house yet.
Aktör perdenin arkasından çıktı.
- The actor came out from behind the curtain.
Bu operanın üç perdesi vardır.
- This opera has three acts.
Aktör oyunun büyük bölümünde sahnedeydi.
- The actor was on the stage for most of the play.
Bu belge aslında Tom tarafından yazıldı.
- This document was actually written by Tom.
Zamanının çoğunu hangi etkinliği yaparak geçirirsin?
- What activity do you spend most of your time doing?
Senin gözde etkinliğin nedir?
- What's your favorite activity?
Aktör oyunun büyük bölümünde sahnedeydi.
- The actor was on the stage for most of the play.
Aktris, sahne üzerinde geriye düştü.
- The actress fell backward over the stage.
Daha akıllıca hareket etmelisin.
- You must act more wisely.
Onun tavsiyesi üzerine hareket etmeliydin.
- You should have acted on her advice.
Söze bakılmaz, işe bakılır.
- Actions speak louder than words.
Görünüşe bakılırsa, onların eylemleri işe yaramadı.
- To all appearances, their actions haven't borne fruit.
Fadıl harekete geçmek zorunda olduğuna karar verdi.
- Fadil decided he had to act.
Leyla hayatını kurtarmak için harekete geçmek zorunda kaldı.
- Layla had to act to save her life.
Which act did you prefer? The soloist or the band?.
He's been acting Shakespearean leads since he was twelve.
This group acts on the circle, so it can't be left-orderable!.
He acted the angry parent, but was secretly amused.
I started acting at the age of eleven in my local theatre.
The pivotal moment in the play was in the first scene of the second act.
He was caught in the act.
Gravitational force acts on heavy bodies.
He acted unconcerned so the others wouldn't worry.
If you don't act soon, you will be in trouble.
... The American Jobs Act is specifically tailored to putting ...
... Governments, in part, are supposed to be there to act in ...