the ability to think quickly; mental cleverness, especially wittiness

listen to the pronunciation of the ability to think quickly; mental cleverness, especially wittiness
Englisch - Türkisch

Definition von the ability to think quickly; mental cleverness, especially wittiness im Englisch Türkisch wörterbuch

wit
{i} nükte

Tom sık sık nükte yapar. - Tom frequently makes witty remarks.

Tom her zaman nükte yapıyor. - Tom is always making witty remarks.

wit
farkında olmak
wit
nüktecilik
wit
{i} ince espri

İnce espri konuşmaya lezzet verir. - Wit gives zest to conversation.

O kitabı yazan kişi hem mizah hem de ince espriye sahiptir, değil mi? - The person who wrote that book is possessed of both humour and wit, isn't he?

wit
espritüel kimse
wit
nüktedanlık
wit
{f} öğrenmek

Doktor Tom'a acıyla birlikte yaşamayı öğrenmek zorunda kalacağını söyledi. - The doctor told Tom he'd just have to learn to live with the pain.

Eğer yabancı bir dili iyi öğrenmek istiyorsanız, o dili bir yerli ile mümkün olduğunca sık konuşmalısınız. - If you want to learn a foreign language well, you should speak that language with native speakers as often as you can.

wit
{f} farkında ol

O farkında olmadan Tom'un arka kapısında sızdım. - I just snuck in Tom's back door without him noticing.

Biz aslında bunun farkında olmadan hiyeroglifle yazıyoruz. - We are basically writing in hieroglyphics without being aware of it.

wit
{f} yâni

Yani benim fikrimin nesi var? - So what's wrong with my idea?

Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz. - So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning.

wit
anlayış

Bazı normlarla ilgili temel bir anlayış olmadan, iletişim mümkün değildir. - Without a basic understanding of certain norms, communication is impossible.

İyi bir espri anlayışı zor dönemlerle başa çıkmana yardımcı olacaktır. - A good sense of humor will help you deal with hard times.

wit
akıl

Çılgınlık yapmadan yaşayan insan düşündüğü kadar akıllı değildir. - Who lives without folly is not so wise as he thinks.

Ken ile gidiyorum. O, serin, nazik ve akıllı. Dahası, o bekar! - I'm going with Ken. He is cool, gentle and smart. What's more, he is single!

wit
zekâ

Onun zekası ve deneyimi onun sorunla baş etmesini sağladı. - His intelligence and experience enabled him to deal with the trouble.

Onların en iyi durumdaki hem zeka hem de vücutları ile, yeni gelenlerin eğitim kampını dört gözle bekleyelim. - With both mind and body in their best condition, let's look forward to the newcomers' training camp.

wit
zekâ kıvraklığı
wit
{i} espritüel kimse, nüktedan kimse
wit
{i} espritüellik, nüktedanlık, nüktecilik
wit
{i} ince zekâ

Ben senin ince zekana sahip değilim. - I don't have your wit.

wit
(isim) zekâ, ince zekâ, akıl, ince espri, nükte, zeki kimse
Englisch - Englisch
wit
the ability to think quickly; mental cleverness, especially wittiness

    Silbentrennung

    the a·bi·li·ty to think quickly; men·tal cleverness, es·pe·cial·ly wit·ti·ness

    Aussprache

Favoriten