Tom rüşvet vermekle suçlandı.
- Tom has been accused of bribery.
Bana rüşvet vermeye çalıştığına inanamıyorum.
- I can't believe you're trying to bribe me.
Şirketin Başkanı Devlet Bakanına rüşvet verdi.
- The president of the company bribed the government minister.
Rüşvet güç örgütleri ile birlikte ortaya çıkan bir şeydir.
- Bribes are something that arises in conjunction with power organizations.
Onun rüşveti reddetmesi çok mantıklıydı.
- It was very sensible of him to reject the bribe.