Tom Mary'ye bir soru sormak istedi.
- Tom wanted to ask Mary a question.
Böylesina aptal bir soru sormaktan daha iyisini biliyordu.
- She knew better than to ask such a stupid question.
Sorun için cevap yok.
- There is no anwser for your question.
Sorun için cevap yok.
- There is not an answer for your question.
Tom geometri problemini çözdü mü? Başarmadığını söyledi, soru onun için de zordu.
- Did Tom solve the geometry problem? He said he didn't manage to. The question was too difficult for him, as well.
Sen sorularda çok iyisin! Birtek soruda başarısız olmadın!
- You're a beast! You haven't even missed one question!
Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.
- It would be to your advantage to prepare questions in advance.
Polisler onu yakından sorguladı.
- The police questioned him closely.
Bazı yönetim kurulu üyeleri onun şirketi işletme yeteneğini sorguladı.
- Some board members questioned his ability to run the corporation.
Sizin için çalışan insanların bazıları hakkında size bazı sorular sormak istiyorum.
- I'd like to ask you some questions about some of the people who work for you.
Korkarım size bazı sorular sormak zorunda kalacağım.
- I'm afraid I'm going to have to ask you some questions.
Birçok insanın davranışları şüpheli.
- The behaviour of many people is questionable.
Onun dürüstlüğü şüphe götürmez.
- Her honesty is beyond question.
Mesele kazaya kimin neden olduğu.
- The question is who caused the accident.
Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu.
- To be or not to be, that is the question.
Yurt dışında seyahat söz konusu değil.
- Traveling abroad is out of the question.
Bu yaz Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.
- A trip to America this summer is out of the question.
Onun kuşkulu bir geçmişi var.
- She had a questionable past.
Barbara'nın başarısı kuşkusuz.
- Barbara's success is beyond question.