tezgahtar

listen to the pronunciation of tezgahtar
Türkisch - Englisch
shop assistant

Tom works as a shop assistant. - Tom bir tezgahtar olarak çalışıyor.

Dan rescued the shop assistant and tried to put out the fire. - Dan tezgahtarı kurtardı ve yangını söndürmeye çalıştı.

{i} clerk

Tom tried to return the swimsuit for a larger size, but the clerk told him that wasn't allowed. - Tom mayoyu daha büyük bir bedenle değiştirmeye çalıştı fakat tezgahtar ona izin verilmediğini söyledi.

Since the coat Tom tried on was too small, the clerk gave him another one to try on. - Tom'un denediği ceket çok küçük olduğu için, tezgahtar ona denemesi için bir tane daha verdi.

salesperson
salesclerk

He handed the salesclerk the money. - Parayı tezgahtara uzattı.

The salesclerk will come to help you right away. - Tezgâhtar hemen size yardım etmek için gelecektir.

saleslady

Tom tried to speak French to the saleslady. - Tom tezgahtarla Fransızca konuşmaya çalıştı.

Tom is paying the saleslady for something. - Tom bir şey için tezgahtara ödeme yapıyor.

saleswoman
shopman
salesman

I work as a salesman. - Tezgâhtar olarak çalışıyorum.

counterman
counterjumper
shop assistant, salesclerk, clerk
assistant

Tom works as a shop assistant. - Tom bir tezgahtar olarak çalışıyor.

My wife's hands are slightly smaller than the shop assistant's. - Eşimin elleri tezgahtarınkinden biraz daha küçük.

sales clerk
(Ticaret) shop clerk
shop steward
counter jumper
salesgirl

She concealed the fact that she used to be a salesgirl. - O, bir tezgahtar olduğu gerçeğini gizlemişti.

A beautiful salesgirl waited on me in the shop. - Dükkânda güzel bir tezgahtar bana hizmet etti.

sale

The salesgirl wrapped the gift for me. - Tezgahtar kız hediyeyi benim için sardı.

A beautiful salesgirl waited on me in the shop. - Dükkânda güzel bir tezgahtar bana hizmet etti.

tezgâhtar ağzı sales pitch, sales talk
(said disparagingly)
tezgâhtar kız
shopgirl
bayan tezgahtar
(Ticaret) saleslady
Türkisch - Türkisch
Kahve, gazino ve mağaza gibi yerlerde tezgâhta duran, satış yapan kimse
Kahve, gazino ve mağaza gibi yerlerde tezgâhta duran, satış yapan kimse: "Tezgâhtarlar da memur olduğu için, hepsinde bir memur ağırbaşlılığı ve ağırkanlılığı var."- H. Taner
tezgahtar ağzı
Bir şeyi beğendirmek için fazlaca konuşma, gereksiz övme
tezgahtar
Favoriten