The actor used to have the tailor make his suits.
- Aktör takım elbiselerini terziye diktirirdi.
Tom is a pretty good tailor.
- Tom oldukça iyi bir terzidir.
My great-grandmother was a dressmaker.
- Büyük-büyükannem bir terziydi.
She paid the dressmaker for her dress.
- Elbisesi için terziye ödeme yaptı.
Two thirds of the employees of this company are engineers.
- Due terzi degli impiegati di questa azienda sono ingegneri.