Definition von term im Englisch Türkisch wörterbuch
- {i} devre
- terim
1950'li yıllarda şehir Buenos Aires'in milangolarında yaygın olan tangoyu dans etme stilini tanımlamak için 'Milonguero stili tango' terimi 1990'ların başında uyduruldu.
- The term ‘milonguero style tango’ was coined in the early 1990s to describe the style of dancing tango that was prevalent in the milongas of downtown Buenos Aires in the 1950s.
Radyoaktivite, kimyasal bir terimdir.
- 'Radioactivity' is a chemistry term.
- {i} dönem
Tom Kongrede iki dönem hizmet etti.
- Tom served two terms in Congress.
İlkokul çocukları, altı yıllık bir dönem için okula giderler.
- Elementary school children go to school for a term of six years.
- isimlendirmek
- terim/vade/dönem
- {i} ifade
- {i} süre
Sanırım onun hakkında uzun süre düşündüğünde o farklıdır.
- I suppose it's different when you think about it over the long term.
Cumhurbaşkanının görev süresi dört yıl sürer.
- The president's term lasts four years.
- -e ... demek
- anlaşmak
- (Kanun) translation
- {i} regl dönemi
- (Askeri) miat
- (Ticaret) koşullar
Kullanım koşulları haber verilmeksizin değiştirilebilir.
- Terms of use may be changed without notice.
Çok az insan, imzalamadan önce bir sözleşmenin bütün şartlarını ve koşullarını okuma zahmetine katlanır.
- Few people take the trouble to read all the terms and conditions of a contract before signing it.
- yarıyıl
- {i} koşul
Çok az insan, imzalamadan önce bir sözleşmenin bütün şartlarını ve koşullarını okuma zahmetine katlanır.
- Few people take the trouble to read all the terms and conditions of a contract before signing it.
Daha fazla bir indirim talep ederseniz, ödeme koşullarını değiştirmeyi öneririz.
- If you request a further discount, we suggest changing the terms of payment.
- demek
- {i} söz
Sözleşme şartlarına göre, ödemenizin vadesi 31 Mayısta idi.
- According to the terms of the contract, your payment was due on May 31st.
Kısa vadeli sözleşmeli personel haber vermeden işten çıkarıldı.
- The short term contract employees were dismissed without notice.
- (okul) dönem
- çağırmak
- adlandırmak
- {i} sınır taşı
- mukavele şartları
- {f} isim vermek
- terim,v.adlandır: n.terim
- (Tıp) Had, hudut, sınır
- bilim ve sanat kavramlarından birini anlatan kelime
- {i} doğum zamanı
- {f} -e ... demek, -e ... adını
- {i} mat. terim
- eks
- {i} adet dönemi
- şart
Sözleşme şartlarına göre, ödemenizin vadesi 31 Mayısta idi.
- According to the terms of the contract, your payment was due on May 31st.
Daha iyi şartlar bekliyorduk.
- We expected better terms.
- iki şahıs veya iki şey arasındaki ilişkiler
- (Tıp) Belirli bir sürenin (özellikle gebelik) sona ermesi
- adlandır
- {i} çoğ. (kontrata ait) şartlar, koşullar
- sınırsız
- (Tıp) term
- (Ticaret) termin
Güney terminali nerede?
- Where is the south terminal?
İdrar şişesi ile tuvalete gidecek birisine yardımcı olmak için teknik terminoloji nedir?
- What's the technical terminology for assisting someone to go to the toilet with a urine bottle?
- (Ticaret) ücret
- kavram
- (Ticaret) fiyat
Fiyatı düşürürsen şartları kabul ederim.
- I'll agree to the terms if you lower the price.
- ıstılah
- (Hukuk) müddet
- (Hukuk) vade
Sözleşme şartlarına göre, ödemenizin vadesi 31 Mayısta idi.
- According to the terms of the contract, your payment was due on May 31st.
Senin uzun vadeli planların nedir?
- What are your long term plans?
- deyi
- term presidency
- (Mitholoji) Dönem başkanı
- term work
- Dönem ödevi
- term bonds
- (Ticaret) aynı vadeyi havi tahviller
- term certain
- (Sigorta) muayyen bir süre
- term chairman
- dönem başkanı
- term contract
- (Askeri) süreye bağlı sözleşme
- term days
- (Ticaret) vade günü
- term days
- (Ticaret) ödeme günü
- term infant
- (Pisikoloji, Ruhbilim) normal bebek
- term interest
- (Ticaret) dönemsel getiri
- term loan
- (Ticaret) uzun vadeli borç
- term of bill
- (Ticaret) senedin vadesi
- term of cash
- (Ticaret) parasal olarak
- term of cash
- (Ticaret) para cinsinden
- term of contract
- anlaşmanın süresi
- term of contract
- sözleşmenin süresi
- term of law
- hukuki tabir
- term of sale
- (Ticaret) satış koşulları
- term premium
- (Ticaret) vade primi
- term president
- dönem başkanı
- term purchase
- (Ticaret) kredili satınalma
- term sheet
- (Ticaret) ön protokol
- term structure
- (Kanun) vade yapısı
- term symbol
- (Kimya) terim sembolü
- term contractor
- yüklenici terimi
- term deposit
- vadeli mevduat
- term of a contract
- kontrat süresi
- term of enlistment
- kaydetme süresi
- term of office
- hizmet müddeti
- term of office
- görev süresi
Başkanın görev süresi dört yıldır.
- The president's term of office is four years.
- term software development
- yazılım gelişmesi terimi
- term subcontractor
- alt yüklenici terimi
- term address
- okul adresi
- term card
- dönem kartı
- term classification
- dönem sınıflandırma
- term day
- terim gün
- term element
- dönem eleman
- term entry
- terim giriş
- term entry system
- terim giriş sistemi
- term essay
- yıllık ödev
- term list
- terim listesi
- term occurrence
- terim olay
- term of agreement
- anlaşma koşulu
- term of reproach
- suçlama dönemi
- term of service
- hizmet dönemi
- term of services
- hizmet süresi
- term paper
- dönem ödevi
Tom bir dönem ödevi üzerinde çalışıyor.
- Tom is working on a term paper.
Benim yarına kadar dönem ödevimi bitirmem imkansızdır.
- It is impossible for me to finish my term paper by tomorrow.
- term time
- dönemi
- term value
- vadeli değer
- term weight
- terim ağırlığı
- term contract
- (Askeri) MÜDDET ESNASINA GÖRE SÖZLEŞME, SÜREYE BAĞLI SÖZLEŞME: Satın alma maksadıyla belirli bir devre için hazırlanan sözleşme. İhtiyaç hallerinde, bu sözleşmeye göre, değişik miktarlar için, zaman zaman siparişler yapılır
- term deposit
- (fiil)deli mevduat
- term of endearment
- okşayıcı söz
- term of guaranty
- (Ticaret) teminat süresi
- term of insurance
- (Sigorta) sigorta müddeti
- term of litigation
- (Kanun) dava ikame etme müddeti
- term of litigation
- (Kanun,Ticaret) dava açma süresi
- term of maintenance
- bakım süresi
- term of redemption
- (Ticaret) borcun itfa planı
- term of reference; time of receipt
- (Askeri) görev talimatı, görev ve sorumluluklar; alış zamanı
- term of the licence
- (Ticaret) lisansın süresi
- term of the licence
- ruhsat süreci
- term of the license
- (Avrupa Birliği) ruhsat süresi
- technical term
- ıstılah
- technical term
- teknik terim
- terms
- {i} şartlar
Biz bir zamanlar düşmandık fakat baltayı gömdük ve şimdi birbirimizle dostane şartlardayız.
- At one time we were enemies, but we've buried the hatchet and we are now on friendly terms with each other.
Fiyatı düşürürsen şartları kabul ederim.
- I'll agree to the terms if you lower the price.
- terms
- koşullar
Kullanım koşulları haber verilmeksizin değiştirilebilir.
- Terms of use may be changed without notice.
Bir sonraki adım barış anlaşmasının koşullarını görüşmekti.
- The next step was to negotiate terms of a peace treaty.
- fixed term account
- Vadeli hesap
- in the short term
- kısa vadede
- terms
- adlandır
- terms
- {i} ücret
- concrete term
- (Dilbilim) somut ad
- defined term
- (Bilgisayar) tanımlı terim
- defined term
- (Bilgisayar) tanımlanmış terim
- definition term
- (Bilgisayar) açıklama terimi
- definition term
- (Bilgisayar) tanım terimi
- duty term
- (Ticaret) görev süresi
- generic term
- (Bilgisayar) soysal terim
- generic term
- (Bilgisayar) üreysel terim
- jump term
- (Bilgisayar) atlama terimi
- leading term
- en önemli terim
- leading term
- başat terim
- lease term
- (Ticaret) kiralama dönemi
- long term care
- (Tıp) uzun süreli bakım
- long term commitments
- (Ticaret) uzun vadeli taahhütler
- long term credit
- (Ticaret) uzun vadeli kredi
- long term debt
- (Ticaret) uzun vadeli borç
- long term forecast
- (Coğrafya) uzun dönemli tahmin
- long term investment
- (Ticaret) uzun vadeli yatırım
- long term lease
- (Ticaret) uzun vadeli kira
- long term liabilities
- (Ticaret) uzun vadeli yabancı kaynaklar
- long term loan
- (Ticaret) uzun vadeli borç
- long term securities
- (Ticaret) bağlı menkul kıymetler
- long term stability
- (Tıp) uzun süreli stabilite
- medium term
- (Ticaret) orta vadeli
- middle term
- (Felsefe) orta terim
- minor term
- küçük terim
- payment term
- ödeme şekli
- prison term
- (Kanun) hapis cezası
Onlar on yıllık bir hapis cezasıyla yüz yüze gelebilir.
- They could face a ten-year prison term.
Sami'nin hapis cezası sona erdi.
- Sami's prison term ended.
- prolong a term
- vadesini uzatmak
- school term
- (Eğitim) yarıyıl
- source term
- (Bilgisayar) translation
- termed
- belirlenmiş
- termed
- söylenmiş
- termed
- isimlendirilmiş
- terms
- anlaşma koşulları
- terms
- (Kanun) hükümler
- terms
- vadeler
- terms
- ara
Tom'la aranız iyi mi?
- Are you on good terms with Tom?
Onlarla aramız iyidir.
- We are on good terms with them.
- terms
- (Eğitim) terimler
Mektup ticari terimler kullanarak yazıldı.
- The letter was written using business terms.
Cinsiyetçilik gibi terimler şimdi moda.
- Terms like sexism are now in vogue.
- academic term
- sömestir
- constant term
- sabit terim
- designate with a term
- isim vererek göster
- extend the term of office
- görev süresini uzatmak
- half term
- iki üç günlük kısa dönem tatili
- in the long term
- uzun vadede
- leading term
- baş terim
- legislative term
- yasama dönemi
- long term
- uzun vadeli
Senin uzun vadeli planların nedir?
- What are your long term plans?
- long-term credit
- uzun vadeli kredi
- major term
- büyük terim
- presidential term
- başkanlık dönemi
- school term
- okul dönemi
- short term
- kısa vadeli
Kısa vadeli sözleşmeli personel haber vermeden işten çıkarıldı.
- The short term contract employees were dismissed without notice.
- short term
- kısa dönem
- the term contracting agency
- sözleşme temsilcisi terimi
- the term software development
- yazılım gelişimi terimi
- a term
- Bir dönem
- lay term
- Bir kelimenin ya da ifadenin yerine geçen bir başka kelime ya da ifade
- long-term memory
- uzun süreli bellek
- pointer term
- pointer dönem
- term homework
- dönem ödevi
- termed
- olarak adlandırılan
- terming
- terimi
- termly
- Dönemlik
- terms
- bilimsel terimler
- terms
- {i} samimiyet
- terms
- terim/vade/dönem/koşul
- terms
- {i} yakınlık
- terms
- {i} fiyat
Fiyatı düşürürsen şartları kabul ederim.
- I'll agree to the terms if you lower the price.