You're on top of the bell curve.
- Sen çan eğrisinin tepesindesin.
St. Benedict established his first monastery on top of Monte Cassino.
- Aziz Benedict ilk manastırı Monte Cassino'nun tepesinde kurdu.
There on the top of a high mountain they built a small town of their own and lived in peace.
- Orada yüksek bir dağın tepesinde kendilerine ait küçük bir kasaba inşa ettiler ve huzur içinde yaşadılar.
There used to be a castle on the top of the mountain.
- Dağın tepesinde bir kale vardı.
There is a shrine atop the mountain.
- Dağın tepesinde bir tapınak vardır.
The hill used to be covered in snow.
- Tepe karla kaplı olurdu.
When I have finished writing the letter, I will take you to the lake about two miles beyond the hill.
- Ben mektubu yazmayı bitirdiğimde, seni yaklaşık olarak tepenin iki mil ötesindeki göle götüreceğim.
Can you see that mountain with the snow-covered peak?
- Tepesi karla kaplı olan şu dağı görebiliyor musun?
Mount Everest is the world's highest peak.
- Everest dağı dünyanın en yüksek tepesidir.
He lives at the top of the hill.
- O, tepenin üst kısmında yaşıyor.
At last, they reached the top of the mountain.
- Sonunda, onlar dağın tepesine ulaştı.
That's only the tip of the iceberg.
- O sadece buz dağının tepesi.
What you see above the water is just the tip of the iceberg.
- Suyun üstünde gördüğün şey sadece buz dağının tepesi.
The tower occupied a prominent spot on the ridge.
- Kule tepede önemli bir yer işgal etti.
He fell head over heels into the water.
- O suya tepetaklak düştü.
He looked at her from head to foot.
- Tepeden tırnağa ona baktı.
He fell head over heels into the water.
- O suya tepetaklak düştü.
The boy next door fell head first from a tree.
- Komşunun çocuğu bir ağaçtan tepe üstü düştü.
The beautiful maiden sat on the top of the rock and combed her golden hair in the sunshine.
- Güzel genç kız kayanın tepesine oturdu ve güneşte altın rengi saçlarını taradı.
The art of modern warfare does not necessarily require soldiers to be armed to the teeth to be effective as combatants.
- Modern savaş sanatı dövüşçüler gibi etkili olmak için tepeden tırnağa silahlandırılacak askerleri muhakkak gerektirmez.
Look at the mountain whose top is covered with snow.
- Tepesi karla kaplı olan dağa bak.
Mount Everest is the world's highest peak.
- Everest Dağı Dünyanın en yüksek tepesidir.
The surfer tried to ride the crest of the wave.
- Sörfçü dalganın tepesinde gitmeye çalıştı.
You shouldn't look down on him.
- Ona tepeden bakmamalısın.
She was out of breath from walking up and down hills.
- O, tepelerde aşağı yukarı yürürken nefes nefese idi.
Dan jumped onto the roof of a passing train.
- Dan geçen bir trenin tepesine atladı.
I just finished reading Wuthering Heights.
- Ben sadece Uğultulu Tepeler'i okumayı bitirdim.
I just finished reading Wuthering Heights.
- Ben Uğultulu Tepeler'i okumayı yeni bitirdim.