Washington'daki atmosfer çok gergin oldu.
- The atmosphere in Washington became very tense.
Uçağa binmeden önce her zaman gergin olurum.
- I am always tense before I get on an airplane.
Basit gelecek zaman denilen şey İngilizce sınavında kabul edilse bile, o mevcut değildir.
- It is even becoming accepted even in exam-English that that called simple future tense does not exist.
Mary odada iken, Tom her zaman gergin hissettiğini söylüyor.
- Tom says that he always feels tense when Mary is in the room.
Tom'un patronuyla buluşması gerilimli idi.
- Tom's meeting with his boss was very tense.
Jane'in söylediği ortamı daha az gerdi.
- What Jane said made the atmosphere less tense.
Tom'un patronuyla buluşması gerilimli idi.
- Tom's meeting with his boss was very tense.
Hükümetin mali durumu sıkıntılı.
- The government's financial situation is tense.
Tom'un patronuyla buluşması gerilimli idi.
- Tom's meeting with his boss was very tense.
The basic tenses in English are present, past, and future.