Böyle gergin olmaya gerek yok.
- There's no need to be that tense.
Washington'daki atmosfer çok gergin oldu.
- The atmosphere in Washington became very tense.
Çin ve Japonya arasındaki ilişkiler son zamanlarda gergin olmuştur.
- Relations between China and Japan have been tense recently.
Basit gelecek zaman denilen şey İngilizce sınavında kabul edilse bile, o mevcut değildir.
- It is even becoming accepted even in exam-English that that called simple future tense does not exist.
Tom'un patronuyla buluşması gerilimli idi.
- Tom's meeting with his boss was very tense.
En heyecanlı anda herkes çok gergin görünüyordu.
- In the most thrilling moment, everyone looked very tense.
Jane'in söylediği ortamı daha az gerdi.
- What Jane said made the atmosphere less tense.
Hükümetin mali durumu sıkıntılı.
- The government's financial situation is tense.
Tom'un patronuyla buluşması gerilimli idi.
- Tom's meeting with his boss was very tense.
The basic tenses in English are present, past, and future.
Don't keep me in suspense!
- Don't keep me on tenterhooks!
She felt the warmth of the sun on her skin.
- Güneşin sıcaklığını teninde hissetti.
Claude, an autotropic boy in my class whose skin is green due to chlorophyll, dreams of foresting the moon.
- Claude; sınıfımda klorofil dolayısıyla yeşil tenli olan ototrofik bir çocuk, ayın ormanlaşmasını hayal ediyor.
Tom has a very fair complexion and burns easily in the sun.
- Tom'un çok açık bir teni var ve güneşte kolayca yanar.
Tom has a pale complexion.
- Tom'un soluk bir teni var.
... Because there's thousands and thousands and tens of thousands ...
... tens of billions of dollars. Fifty billion dollars of waste taken out of the system. ...