He represented his class at the meeting.
- Toplantıda kendi sınıfını temsil etti.
The cicada has represented insouciance since antiquity.
- Ağustosböceği antik çağlardan beri ilgisizliği temsil etmiştir.
He represented our company at the conference.
- Konferans sırasında şirketimizi temsil etti.
This figure is supposed to represent Marilyn Monroe, but I don't think it does her justice.
- Bu figürün Marilyn Monroe'yu temsil ettiği varsayılır, ama onun adaletini temsil ettiğini sanmıyorum.