temizler

listen to the pronunciation of temizler
Türkisch - Englisch
clears
clears up
cleansings
cleanses
temiz
clear

She will clear the table of the dishes. - O, bulaşık masasını temizleyecek.

He cleared his throat, and said:I love Tatoeba!. - Boğazını temizledi ve Ben Tatoeba'yı seviyorum! dedi.

temiz
clean

She helped her mother clean the house. - Annesinin evi temizlemesine yardımcı oldu.

Flowers and trees need clean air and fresh water. - Çiçeklerin ve ağaçların temiz havaya ve taze suya ihtiyacı vardır.

temiz
{s} white

We carry out treatments like whitening. We also do tobacco stain removal and other cleaning procedures. - Biz beyazlatma gibi işlemleri yaparız. Ayrıca tütün lekesi çıkarırız ve diğer temizleme işlemlerini yaparız.

White carpets are very hard to keep clean. - Beyaz halıları temiz tutmak çok zordur.

tepeden tırnağa temizler
clearout
temiz
cleanly

How do you take off the shell of a boiled egg cleanly? Is there some sort of trick? - Kaynamış bir yumurtanın kabuğunu temiz bir şekilde nasıl çıkarırsın? Bir çeşit hile var mı?

It is impossible for me to cleanly crack an egg with both hands. - Bir yumurtayı iki elimle temiz bir şekilde kırmam imkansız.

temizle
{f} clean

Every Saturday we clean the whole house. - Her cumartesi bütün evi temizleriz.

It took me three days to clean the room. - Odayı temizlemek üç günümü aldı.

temiz
hygienic
temiz
nonstaining
temiz
net
temiz
(deyim) pure in heart
temiz
trim
temiz
(deyim) in the clear
temiz
(deyim) as clean as a whistle
temiz
(Ticaret) clean bill of lading
temiz
natty
temizle
(Bilgisayar) clear log
temizle
(Bilgisayar) wash out
temizle
(Bilgisayar) cleanup

Cleanup will cost millions of dollars. - Temizleme, milyonlarca dolara mal olacak.

temizle
(Bilgisayar) erase
temiz
unsoiled
temiz
neat

She is always neat and tidy. - O her zaman temiz ve düzenli.

She is always neatly dressed. - O her zaman temiz giyinir.

temiz
respectable
temiz
pure

Electronic components can be cleaned using pure isopropyl alcohol. - Elektronik bileşenler saf izopropil alkol kullanarak temizlenebilir.

Have you ever breathed pure air? - Hiç temiz hava soludun mu?

temiz
fair
temiz
shipshape
temiz
sleek
temiz
unspotted
temiz
sanitary

If I was going to the African continent where would be the safest and most sanitary place? - Eğer Afrika kıtasına gitmiş olsaydım en güvenli ve en temiz yer neresi olurdu?

temiz
tidy

Tom is tidying his room. - Tom odasını temizliyor.

She always keeps her room neat and tidy. - Odasını her zaman temiz ve düzenli tutar.

temiz
kosher

Something wasn't kosher. - Bir şey temiz değildi.

temizle
{f} swab

I clean my ears using cotton swabs. - Pamuklu çubuklar kullanarak kulaklarımı temizlerim.

temizle
{f} purging
temizle
expurgate
temizle
cleanse

The Europeans hired an exorcist to cleanse their continent of demons. - Avrupalılar iblislerin kıtasını temizlemek için bir cinci hoca tuttu.

He cleansed the wound before putting on a bandage. - O bir bandaj koymadan önce yarayı temizledi.

temizle
{f} clearing

Tom resumed clearing the table. - Tom masayı temizlemeye devam etti.

Tom started clearing the table. - Tom masayı temizlemeye başladı.

temizle
make clean
temizle
remove dirt
temizle
{f} expurgating
temizle
remove the contamination
temizle
scour out
temizle
{f} swabbing
temiz
neatly

Tom is neatly dressed. - Tom temiz giyinendir.

She is always neatly dressed. - O her zaman temiz giyinir.

temizle
cleaning

Tom said that he had been cleaning the house all day. - Tom bütün gün boyunca evi temizlediğini söyledi.

After cleaning the dishes, I rinse them. - Bulaşıkları temizledikten sonra, ben onları durularım.

Temizle
clean up

I don't wanna clean up dog shit. - Ben köpek boku temizlemek istemiyorum.

I'll do your shopping, clean up the house, and cook your dinner for you. - Ben, sizin için alışveriş yapacağım, evi temizleyeceğim, ve akşam yemeği pişireceğim.

temiz
cleanest

It's one of the cleanest cities in the world. - Dünyadaki en temiz şehirlerden biridir.

temiz
neater
temizle
flush

Tom forgot to flush the toilet. - Tom tuvaleti temizlemeyi unuttu.

Some toilets waste a lot of water every time they are flushed. - Bazı tuvaletler her zaman temizlendiği için çok su israf ediyorlar.

temizle
hoover
temizle
{f} clear

She will clear the table of the dishes. - O, bulaşık masasını temizleyecek.

In the morning, we clear the futon. - Sabahleyin katlanır yatağı temizleriz.

saatimi temizler misiniz lütfen
Would you please clean my watch
temiz
chaste, virtuous
temiz
decent, clean-living, morally upright
temiz
unpolluted
temiz
clean; tidy, neat; pure; fresh; chaste, virtuous; clear, net; sanitary
temiz
fresh

Let this smoky air out of the room and let some fresh air in. - Bu dumanlı havanın odadan çıkmasına ve biraz temiz havanın içeri girmesine izin ver.

Light is as necessary as fresh air is for health. - Işık sağlık için temiz havanın gerekli olduğu kadar gereklidir.

temiz
fairly
temiz
clean-handed
temiz
spruce
temiz
net (amount of money)
temiz
unstained
temiz
(something) which is in good condition, which is clean and has been properly cared for
temiz
well, in a good way
temiz
slang poker (the card game)
temiz
fresh (air)
temiz
chaste
temiz
(yahudilerce) kosher
temiz
country

The government has made efforts to make our country clean and green. - Hükümet ülkemizi temiz ve yeşil hale getirmek için çaba sarf etmiştir.

temiz
virgin
temiz
clarion
temiz
clean handed
temiz
bracing
temizle
cleansing
temizle
decontaminate
temizle
cleansed

He cleansed the wound before putting on a bandage. - O bir bandaj koymadan önce yarayı temizledi.

temizle
cleaned

I just cleaned my room. - Ben az önce odamı temizledim.

Working together, they cleaned the entire house in no time. - Birlikte çalışarak, bütün evi çabucak temizlediler.

temizle
scourout
temizle
disinfest
temizle
delouse
temizle
scour#out
temizle
fillet
temizle
{f} purge
Türkisch - Türkisch

Definition von temizler im Türkisch Türkisch wörterbuch

Temiz
(Hukuk) TAHİR
Temiz
ak
Temiz
pak
temiz
Ahlakça lekesiz, necip, nezih: "Biraz fazla saf olmakla beraber çok temiz ve nazik bir çocuk..."- R. N. Güntekin. İyi, düzgün, yoluna yöntemine uygun biçimde
temiz
Kirli, lekeli, pis, bulaşık olmayan, pak: "İçki yerine soğuk su, temiz ayran... var."- F. R. Atay. Özenle yapılmış, yanlışsız. Çok az kullanılmış veya hiç kullanılmamış olan, özürü olmayan
temiz
İyi, düzgün, yoluna yöntemine uygun biçimde
temiz
Ahlâkça lekesiz, necip, nezih
temiz
Kirli, lekeli, pis, bulaşık olmayan, pak
temiz
Bir sıfatıyla kullanıldığında alay yollu iyice, adamakıllı, çok, anlamında kullanılır
temiz
Özenle yapılmış, yanlışsız
temiz
Çok az kullanılmış veya hiç kullanılmamış olan, özürü olmayan
temizler
Favoriten