Tom can be contacted directly.
- Tom'la doğrudan temas kurulabilir.
By studying overseas, students can come into contact with other manners and customs.
- Yurt dışında eğitim görerek, öğrenciler diğer görgü ve gelenekler ile temas kurabilirler.
He will be contacting you directly.
- O sizinle doğrudan temas kuracak.
He confessed in court that he was in touch with racist groups.
- O, ırkçı gruplarla temas halinde olduğunu mahkemede itiraf etti.
I will get in touch with him as soon as possible.
- Mümkün olduğunca kısa sürede onunla temas edeceğim.
Tom is in touch with his feelings.
- Tom duyguları ile temas halinde.
Feel free to contact me if you have any other questions.
- Başka sorunlarınız olursa benimle temas kurmaktan çekinmeyin.
I will get in touch with you again about this matter.
- Bu konuyla ilgili seninle tekrar temasa geçeceğim.
I will get in touch with you.
- Ben seninle temas kuracağım.