tehlikesizce

listen to the pronunciation of tehlikesizce
Türkisch - Englisch
safely
{a} in a safe manner, securely
In a safe manner; using caution above all else
securely; guardedly; in a safe manner
In a safe manner; danger, injury, loss, or evil consequences
You also use safely to say that there is no risk of a situation being changed. Once events are safely in the past, this idea seems to become less alarming see also safe. in a way that is safe
with safety; in a safe manner; "we are safely out of there"
If something is done safely, it is done in a way that makes it unlikely that anyone will be harmed. The waste is safely locked away until it is no longer radioactive `Drive safely,' he said and waved goodbye
with safety; in a safe manner; "we are safely out of there
tehlike
danger

Sometimes, Grandma is more dangerous than the KGB. - Bazen büyükanneler, KGB'den daha tehlikelidir.

Radioactive matter is dangerous. - Radyoaktif maddeler tehlikelidir.

tehlike
hazard

This plastic garbage bag is free of hazardous chemicals. - Bu plastik çöp torbası tehlikeli kimyasallar içermez.

This is a hazard to your health. - Bu sağlığınız için bir tehlikedir.

tehlike
threat

The threat no longer exists. - Tehlike artık mevcut değil.

There is a threat of a storm. - Fırtına tehlikesi var.

tehlike
{i} peril

Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels. - Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.

Unless a nation's existence is in peril, war is murder. - Bir ulusun hayatı tehlikede değilse, savaş cinayettir.

tehlike
(Hukuk) jeopardy

Would domestic peace be plunged into jeopardy? - İç barış tehlikeye girer mi?

tehlike
pitfall
tehlike
dangerousness
tehlike
(Askeri) mayday
tehlike
menace
tehlike
endanger

What makes you think that your language is endangered? - Dilinin tehlikede olduğunu sana ne düşündürüyor?

Lead poisoning endangers the health of millions of children around the world. - Kurşun zehirlenmesi dünya genelinde milyonlarca çocuğun sağlığını tehlikeye atar.

tehlike
trouble

Jamal is a dangerous thug. He always gets in trouble. - Jamal tehlikeli bir haydut. Her zaman başı beladadır.

tehlike
insecureness
tehlike
distress

The ship flashed a distress signal. - Gemi bir tehlike sinyali gönderdi.

We've got a distress signal from that ship. - Biz o gemiden bir tehlike sinyali aldık.

tehlike
perniciousness
tehlike
risk

They risked their lives on the dangerous trip. - Tehlikeli yolculukta hayatlarını riske attılar.

This water can be drunk without risk. - Bu su tehlikesizce içilebilir.

tehlike
storm cloud
tehlike
danger, hazard; risk; emergency
tehlike
shoal
tehlike
(gemi) distress
tehlike
emergency
tehlike
danger; hazard; peril
tehlike
hazardousness
Türkisch - Türkisch

Definition von tehlikesizce im Türkisch Türkisch wörterbuch

TEHLİKE
(Osmanlı Dönemi) (Tehlüke) (Helâk. den) Helâkete sebep olacak hâl. Felâket
Tehlike
alarm
Tehlike
(Osmanlı Dönemi) BİM
tehlike
Büyük zarar veya yok olmaya yol açabilecek durum, muhatara: "Tehlike gittikçe büyüyor, güçlük artıyordu."- R. H. Karay
tehlike
Büyük zarar veya yok olmaya yol açabilecek durum, muhatara
tehlike
Gerçekleşme ihtimali bulunan fakat istenmeyen durum
tehlike
Gerçekleşme ihtimali bulunan fakat istenmeyen durum: "Ketumdur, katlandığı acıları, atlattığı tehlikeleri sergilemeyi hiç sevmez."- A. İlhan
tehlikesizce
Favoriten