tehlikelilik

listen to the pronunciation of tehlikelilik
Türkisch - Englisch
hazardousness
criticality
perilousness
riskiness
criticalness
dangerousness
virulent
tehlike
danger

Tufts is the most dangerous university in the world. - Tufts, dünyanın en tehlikeli üniversitesidir.

Products with GMO are dangerous to human life. - GDO'lu ürünler insan hayatı için tehlikelidir.

tehlike
hazard

This is a hazard to your health. - Bu sağlığınız için bir tehlikedir.

Overloaded power boards can be a fire hazard. - Aşırı yüklenmiş güç panoları bir yangın tehlikesi olabilir.

tehlike
threat

There are dangers that threaten both men and women. - Hem erkekleri hem de kadınları tehdit eden tehlikeler vardır.

Meteor strikes are a serious threat. - Meteor çarpmaları ciddi bir tehlikedir.

tehlike
{i} peril

Sami realized the peril he was in. - Sami, içinde bulunduğu tehlikeyi fark etti.

Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels. - Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.

tehlike
(Hukuk) jeopardy

Would domestic peace be plunged into jeopardy? - İç barış tehlikeye girer mi?

tehlike
pitfall
tehlike
dangerousness
tehlike
(Askeri) mayday
tehlike
menace
tehlike
endanger

This plant is critically endangered. - Bu bitki kritik tehlike altında.

Lead poisoning endangers the health of millions of children around the world. - Kurşun zehirlenmesi dünya genelinde milyonlarca çocuğun sağlığını tehlikeye atar.

tehlike
trouble

Jamal is a dangerous thug. He always gets in trouble. - Jamal tehlikeli bir haydut. Her zaman başı beladadır.

tehlike
insecureness
tehlike
distress

The ship flashed a distress signal. - Gemi bir tehlike sinyali gönderdi.

We've got a distress signal from that ship. - Biz o gemiden bir tehlike sinyali aldık.

tehlike
perniciousness
tehlike
risk

Some of the photos have been taken at the risk of life. - Bazı fotoğraflar ölüm tehlikesi altında çekildi.

He saved the child at the risk of his own life. - Kendi canını tehlikeye atarak çocuğu kurtardı.

tehlike
storm cloud
tehlike
danger, hazard; risk; emergency
tehlike
shoal
tehlike
(gemi) distress
tehlike
emergency
tehlike
danger; hazard; peril
tehlike
hazardousness
Türkisch - Türkisch

Definition von tehlikelilik im Türkisch Türkisch wörterbuch

TEHLİKE
(Osmanlı Dönemi) (Tehlüke) (Helâk. den) Helâkete sebep olacak hâl. Felâket
Tehlike
alarm
Tehlike
(Osmanlı Dönemi) BİM
tehlike
Büyük zarar veya yok olmaya yol açabilecek durum, muhatara: "Tehlike gittikçe büyüyor, güçlük artıyordu."- R. H. Karay
tehlike
Büyük zarar veya yok olmaya yol açabilecek durum, muhatara
tehlike
Gerçekleşme ihtimali bulunan fakat istenmeyen durum
tehlike
Gerçekleşme ihtimali bulunan fakat istenmeyen durum: "Ketumdur, katlandığı acıları, atlattığı tehlikeleri sergilemeyi hiç sevmez."- A. İlhan