I had to resort to threats to get my money back.
- Paramı geri almak için tehditlere başvurmak zorunda kaldım.
Tom has been receiving death threats.
- Tom ölüm tehditleri alıyor.
Three men menaced him with knives.
- Üç adam bıçaklarla onu tehdit etti.
It is threatening to rain.
- Bu yağmur tehdit ediyor.
The labor unions had been threatening the government with a general strike.
- İşçi sendikaları hükümeti genel grevle tehdit etmekteydi.
It will threaten the prosperity of the town.
- O, kasabanın ikbâlini tehdit edecektir.
Coup d'états can threaten the politics.
- Darbeler siyaseti tehdit edebilir.
There are dangers that threaten both men and women.
- Hem erkekleri hem de kadınları tehdit eden tehlikeler vardır.